23 Oca 2016

Evet, insanlar çıldırmış olmalı… Bu cümleyi yanlışlıkla falan yazmış değilim. İnsanlar gerçekten çıldırmış olmalı.!
Kendi kendimize bir soralım. Yolda yürürken, trafikte seyrederken, işimizde, evimizde, velhasıl gündelik yaşamın her safhasında muhataplarımızla karşılıklı ilişkilerimiz ne kadar olumlu?
Tutum ve davranışlarımız ne kadar normal? Acaba olması gereken gibi mi, yoksa olmaması gereken gibi mi?
Bu soruya evet, olması gereken gibi davranıyoruz cevabı verilebilir miyiz?
Eğer cevabımız; hayır ise, işte sorun tam da burada.
         Bu durumu biraz karikatürize edelim:
Mesela yolda yürürken bir kişi dalgınlıkla üstümüze geldi ve bizimle çarpıştı ve (özür dileme babında) pardon dedi. Tepkimiz nasıl olur sizce.. Pardon çıktı ayılar bollaştı.. der miyiz? Bilmiyorum sizi de maalesef birçoğumuz böyle söyler…
         Ya trafikte seyrederken; diyelim ki, iki araç çarpıştı. Tepkimiz nasıl olur? İki taraf arabadan iner, beyzbol sopaları ya da levyeler elde, kimin gücü kime yeterse, vur patlasın çal oynasın.. Yok, ben böyle davranmıyorum diyenler olacaktır.. Elbette herkes böyle davranmıyor olabilir ama böyle davrananlar azımsanamayacak kadar çok değil mi sizce?
         Bu örnekleri evimizde, işimizde, sosyal çevremizde, en çok da sosyal medyada yaşamıyor muyuz?         
Dünyada devletler arasında, Milletler arasında, kavimler arasında, inançlar arasında, kültürler arasında durum tıpa tıp aynı değil mi?
Herkes asabî. Herkes biri birine karşı kötü davranıyor. İnsanların biri birlerine karşı davranışlarında anlayış, sevgi, saygı, hürmet, muhabbet, hak hukuk gibi kavramlar yok olmuş durumda değil mi?
Maalesef birey olarak bizler, hep karşımızdaki kişi bize karşı saygılı olsun istiyoruz. İyi de biz karşımızdaki kişiye saygı göstermez isek o kişiden nasıl saygı bekleriz? Biz önce kendimiz adam gibi adam olmalıyız ki, karşımızdaki de bizi adam gibi adam görsün.
PEYGAMBER EFENDİMİZ (s.a.v.) KİŞİ KİŞİNİN AYNASIDIR DER!..
Bir gün Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) arkadaşlarıyla otururken Ebû Leheb meclise giriyor ve Efendimize;
- Yâ Muhammed birçok yerleri gezdim, senden daha çirkinine rastlayamadım.
- Doğru söylüyorsun Ya Ebû Leheb.
- Herhalde dünyanın en çirkini sensin.
- Haklısın Ya Ebû Leheb.
Biraz sonra Hz. Ali (radıyallahü anh) içeri giriyor ve şöyle diyor.
- Yâ Rasülallah bu dünyada senden güzelini göremedim.
- Doğru söylüyorsun Yâ Ali.
- Sana baktıkça içime huzur doluyor.
- Doğru söyledin Yâ Ali.
Mecliste bulunan ve bu konuşmalara şahit olan sahabe:
- Yâ Resûlallâh, biraz önce Ebû Leheb geldi “Ne kadar çirkinsin” dedi “Doğru söylüyorsun” dediniz; şimdi Ali geldi “Ne kadar güzelsiniz.” dedi, O’na da “Doğru söylüyorsun” dediniz. Hikmeti nedir? diye sorunca..
Efendimiz de: “Kişi kişinin aynasıdır. Kişi kendisi nasılsa, karşısındaki insanı da öyle görür” Buyurdular.
Demek ki bizler nasıl isek karşımızdaki kişiyi öyle görürüz. Bizler örf, adet, gelenek ve göreneklerine yabancı, kaba saba, kavgacı, şiddete meyilli bireyler olunca, sanki bu bir virüsmüş gibi toplumun tamamına bulaşıyor ve tüm toplumu etkiliyor. Hatta bu virüs öyle bir hale geliyor ki dünyanın tamamını etkisi altına alıyor.
         Bu iş böyle olunca da gücü yeten gücü yeteni eziyor ve güçlü olan zayıf olana yaşam hakkı tanımıyor.
İşte günümüzde güç bakımından zayıf kalmış Ortadoğu ve Afrika coğrafyasındaki durum..!
bu coğrafyanın her karış toprağında zulüm, acı, kan ve gözyaşı var.
Peki bu durum nasıl düzelecek ve bunun bir reçetesi var mı acaba?
Olsa gerek! Çünkü insanoğlunun bir yaratıcısı var ve o insanı reçetesiz bırakmamış.
Basit bir mekanik aletin ya da herhangi bir elektronik aletin kullanım kılavuzu olur da insanoğlunun kullanım kılavuzu olmaz mı? Var elbette…  
O halde hemen insanoğlunun kullanım kılavuzu olan Kur’an-ı Kerime bir bakalım.
“İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onlar insanı korurlar.” RA'D Suresi: ayet 11
Ne diyor kullanım kılavuzumuz? İnsanı koruyanlar var ve onlar insanı Allahın emriyle korurlar.
Madem insanı koruyanlar var. Biz neden korunmuyoruz o halde?
Devam edelim kullanım kılavuzumuza bakmaya…
“Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.” RA'D Suresi: ayet 11’in devamı…
Demek ki, korunmamız için durumumuzu iyi yönde değiştirmemiz lazım.
Peki değiştiremez ya da nefsimize ağır geldiği için değiştirmek istemezsek sonuç ne olur? Kullanım kılavuzunda o da yazıyor. Hele bir bakalım.
“Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilmez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.” RA'D Suresi: ayet 11’in sonu.
İşte burada tehdit var. Demek ki, durumumuzu değiştirmez ve kendimizi iyi yönde düzeltmez isek, Allah kendini düzeltmeyenlere, kötülük isabet ettirecek ve o kötülük geri de çevrilmeyecekmiş. Kendini düzeltmeyen kimselere Allah, yardımcı da olmayacakmış…
Reçeteye baktık ve gördük ki, önce kendimizi iyi yönde düzeltmek zorundayız. Kendimizi düzelttiğimiz zaman Allah da bizim durumumuzu düzeltecek. Durumumuz düzelince de Allah bizim için kötülük dilemeyecek ve bize kötülük isabet etmeyecek. Bize kötülük yapmak isteyenlere de Allah fırsat vermeyecek. Kendini düzeltenin durumunu Allah da düzeltecek ve durumunu düzelttiği kuluna da yardım edecek.
Nitekim Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor.  “İman edenlere yardım etmek ise, bizim üzerimizde bir haktır.” Rum Suresi: ayet 47…
Demek ki, hak ve adaletten kopmayan, işlerinde doğruluktan ayrılmayan kişinin Yardımcısı Allah’tır. Yardımcısı Allah olanın zaferi mutlaktır.  
Peygamber Efendimiz (sav) tüm hayatı boyunca Müslümanlara örnek olmuş ve ümmetine sadece Allah’tan yardım dilemelerini şöyle hatırlatmıştır:
“…Bir şey isteyince Allah’tan iste. Yardım talep edeceksen Allah’tan yardım dile. Zira kullar… Allah’ın yazmadığı bir zararı sana vermek için bir araya gelseler buna muktedir olamazlar.”
         Allahın yardımı sizlerin, bizlerin ve tüm Müslümanların üzerine olsun.
Selam ve dua ile…                               Muammer Yeşiltepe (23.01.2016)

İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *

Ziyaretciler

Günün Hadis-i Şerifi

Geçmiş Yazılar