7 Eki 2015

Bir gün okyanusta yol alan bir gemi kaza geçirerek battı. Gemiden tek bir kişi sağ kurtuldu. Dalgalar bu adamı küçük ıssız bir adaya kadar sürükledi. Adam ilk günler kendisini kurtarması için Allah'a devamlı yalvardı, yakardı ve yardım bulurum umuduyla ufku gözledi. Ama ne gelen oldu, ne giden...
Adayı mecburi mekan tutan adam, daha sonra rüzgardan, yağmurdan ve zararlı hayvanlardan korunmak için ağaç dallarından ve yapraklarından kendine küçük bir kulübe yaptı.
Sahilde bulduğu, gemiden arta kalan konserve, pusula vs. gibi eşyaları bu kulübeye taşıdı. Günler hep aynı geçiyordu. Balık avlıyor, pişirip yiyor, ufku gözlüyor ve kendisini bu ıssız yerden kurtarması için Allah'a dua ediyordu.
Bir gün tatlı su getirmek için yürüyüşe çıkmıştı. Geri döndüğünde kulübesinin alevler içinde yandığını gördü. Dumanlar döne döne göğe yükseliyordu. Başına gelebilecek en kötü şeydi bu. Keder ve öfke içinde donakaldı. Ne yapacağını, ne diyeceğini bilemedi.
"Allah'ım, ben ne günah işledim de bu iş başıma geldi diye feryadı figan etti.
O geceyi tarifsiz bir üzüntü İçinde geçirdi. O kadar dua ettiği halde duasının kabul olmadığına mı yansın başına böyle kötü bir iş geldiğine mi yansın. Bunun nedenini kendi kendine sorguladı durdu...
Ertesi sabah erken saatlerde, adaya yaklaşmakta olan bir geminin düdük sesiyle uyandı. Evet, evet onu kurtarmaya geliyorlardı! Hem de her şeyden umudunu kestiği bir anda.
Kendisini kurtaranlara "Benim burada olduğumu nasıl anladınız?" diye sordu bitkin adam...
Aldığı cevap onu hem şaşırttı, hem de utandırdı: 
"Dumanla verdiğin işareti gördük!"  

İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *

Ziyaretciler

Günün Hadis-i Şerifi

Geçmiş Yazılar