24 Nis 2014

 İnsanlığa iman ve ibadet hususunda dosdoğru yolu öğreten Hz. Peygamber Efendimiz (sav), ahlak hususunda da en güzel örneğimiz olmuştur. Onun ahlakını Allah-u Zülcelal “Andolsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (Ahzab,21) ayeti kerimesi ile övdü ve örnek gösterdi. Sadece müminlerin değil, mümin olmayanların da hayran kaldığı üstün bir ahlaka sahipti.
Bu güvenden ötürü O’na “el-Emin” unvanını vermişlerdi.
     Hz. Peygamber Efendimizin ahlakı Kuran’dı. İnsanlığın hidayet kaynağı olan Kuran-ı Kerim’i getiren ve içindeki emir ve yasakların tatbikatını bize gösteren iyi bir örnek ve terbiyeci idi. Her konuda ifrat ve tefritten kaçınırdı. Her şeyi ölçülüydü, ahenkliydi ve güzeldi. O’nun ahlakının bir yönü de kararlılık ve devamlılık, yani sebat idi. “Muhakkak ki sen, azim (yüce, yüksek) bir ahlak üzeresin” (Kalem 4) ayeti kerimesi ile bu yönü övülmüştü. Hz. Peygamber Efendimiz (sav) in ahlakının temelinde takva vardı. O’nun ahlakını kemale erdiren bir hususiyet de ihlas yani amelin sırf Allah rızası için olması, kulluğunda ondan başka maksat gözetmemesi, riyadan, gösterişten, menfaat ve şöhretten uzak olmasıdır. Kur’an-ı Kerim’de Allah-u Zülcelal Hz. Peygamber Efendimiz (sav) i doğru sözlü olarak sena etmiştir. Hiç yalan konuşmamış, en ufak bir hileye başvurmamış, hayatı boyunca hep doğru sözlü olmuş ve ümmetine de daima doğruluğu tavsiye etmiştir. Cömertlik konusunda eşsiz bir ahlaka sahipti. Kendisinden bir şey istendiğinde “hayır” dediği görülmemiştir. Verdikçe sevinir, sevindikçe verir, verirken sevindirir ve kalpleri ısındırırdı. Gençlik çağından itibaren çalışmış ve hiçbir zaman tembellik etmemiş, daima çalışmayı teşvik etmiştir. Dilenciliği hoş görmez, çalışabileceği halde istemeyi mümine yakıştırmazdı. Herkesin hayran kaldığı, hiçbir insanın tahammül edemeyeceği zorluklara sabreden asil ve şerefli bir insandı. Onu hem manen, hem de madden inciten hakaretlere sabreder, müminlere de sabrı tavsiye ederdi. Kendisine iman edenlerin emniyetini en iyi şekilde sağlayan, şecaatli ve tedbirli bir devlet adamıydı. O’nun şecaatinin kaynağı, Allah-u Zülcelal’e olan tevekkül ve teslimiyetti. Bu özelliği müminlere de örnek oluyor, onları cesaretlendiriyordu. Adalet ve müsavat hususunda kendisini diğerlerinden ayrı tutmaz, diğer Müslümanlar gibi develere nöbetleşe biner ve işlerden payına düşeni yapardı. Eli altındaki hizmetçilere, hatta savaş esirlerine bile adaletle davranır, kendi yediklerinden yedirip, giydiklerinden giydirirdi. Zulmü şiddetle yasaklar, adaleti emrederdi. Allah-u Zülcelal O’nu içinde yaşadığı muhitin kötülüklerinden çeşitli şekillerde muhafaza ediyordu. Müstehcen sözleri konuşmaktan kaçınır, edebini muhafazaya çok itina gösterirdi. Öfkesini tutmakta, kötülüğü affetmekte ve yumuşak huylulukta eşsiz bir üstünlüğe sahip olan Hz. Peygamber Efendimiz (sav) her zaman insanların arasını bulur, uzlaştırır ve kavgaları bertaraf ederdi. Hayatının her anında çocuklara, yoksullara ve zayıflara karşı merhametli, akrabalarına karşı sevgi doluydu. İnsanları ahiret hayatında ebedi azaptan kurtarmak için adeta çırpınıyor, ümmetinin şeytanın tuzaklarına düşmemesi için bir baba şefkati ile ikaz ediyordu. Merhameti bütün bir mahlûkatı kapsamıştı. Sadece takva ehlini değil, kusurlu ve günahkâr olanları, cahil, kaba saba bedevilere de aynı merhameti gösterirdi. Rahmet ve keremde umman gibiydi. İnsanlara kıymet verir, değerlerini bildiğini gösterir, nezaketi uzaktan gelenlere olduğu gibi yakınlarından da esirgemezdi. O yüceliğine rağmen çok büyük bir tevazu sahibi idi. Sıradan bir insan gibi hatta daha da alçak gönüllü davranır ve öyle hayat sürer, kendisine bir ayrıcalık yapılmasını istemez, kendisine başvuran aciz ve yoksulların işleriyle meşgul olur, fakirlerle oturmaktan hoşlanır, fazla övgü ve dalkavukluğu sevmez, ibadetleriyle böbürlenmezdi. “Refik-ı Ala” buyurduğu, Mevla’sı tarafından sevilen Hz. Peygamber Efendimiz (sav) in kalbi sevgiyle doluydu. Aile efradına, ehl-i beytine, ashabına ve müminlere karşı çok muhabbetliydi. Çünkü O, kab-ı kavseyn (çok yakınlık) makamının sahibiydi.
Hz. Peygamber Efendimiz (sav) in duasıyla bitirelim.
“Allah’ım! Yaratılışımı güzel yaptığın gibi ahlakımı da güzelleştir!” Amin.                                                                                                                                                                                                 Kamil Çakır

İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *

Ziyaretciler

Günün Hadis-i Şerifi

Geçmiş Yazılar