24 Nis 2014

Davud (a.s) şöyle dua ederdi: -Ey Rabbim! Senin sevgini bana canımdan, kulağımdan, gözümden, ailemden ve buz gibi sudan daha sevimli kıl.”[1] Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Allah ve Rasulünü her şeyden çok seven kimse imanın tadını almıştır." [2] Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Kıyamet için hazırlanacak azık; Allah ve Rasulünün sevgisidir. Bu sevgi sayesinde sevdiklerinle beraber olursun." [3]
1-Çocuk, Allah Sevgisini Anne-babasından Öğrenir: 
Bir bebek, Allah'ın rahmetinin en büyük eseri olarak anne rahmine düşer. İşte o günden sonra, doğumuna ve ölümüne kadar anne-babaya hediyedir çocuk.. Günü geldiğinde alınacak emanettir. Bedeni miniciktir, aklı ve kalbi tertemizdir. Daha annesinin karnında iken, annesinin sevdiklerini sevmeye başlar. Onun için bir bakıma kalbinin sevgili listesini de anne-baba yazar.. Bir bebeğin sevgi serüveni, anne-babasının kendi varlığından haberdar olduğu gün başlar. Eğer anne, bebeğinin varlığını bir müjde olarak kabul ederse, bazı özel hormonlar kanına karışarak onu anneliğe hazırlar. Bu dönemden sonra ise Allah'ın pek çok rahmeti anne üzerinde tecelli etmeye başlar. Bebeğini canından bile çok sevmesi, onun için her türlü fedakarlığı yapması, şefkati, merhameti, koruyuculuğu, yumuşaklığı, hoşgörüsü, sabrı, sorumluluğu bu rahmetin birer eseridir. Annenin bunları hissetmesi, bebeğin de bunları hissetmesi anlamına gelir. Annesinin duaları, hamd etmesi, şükretmesi, umutları bebeğin kalbine yer eder. Daha doğmamışken bile kalbi, Allah'a sevgi ve şükranla doludur minicik yavrunun.. Bundan sonra önemli olan, o sevgiyi devam ettirebilmektir. Bebeğin ilk sevgi eğitiminde babanın rolü de az değildir. Eşinin hamilelik haberini bir müjde olarak karşılaması, zor döneminde ona anlayış göstermesi, çocuklarının eğitimi, geleceği konusunda sohbet etmesi, anneye destek vermesi, yüreklendirmesi, maddi ve manevi anlamda gereken yardımları üstlenmesi, eşinin karnına elini koyarak bebekle konuşması, kendisini babalık şefkatine ve sorumluluğuna hazırlaması, bebeğin Allah'a olan sevgisinin gelişmesinde çok önemlidir. Anne, babayla bebek arasındaki iletişim kablosu görevi yapar. Eşinden aldığı sevgiyi, desteği ve ilgiyi eksiksiz bir şekilde bebeğine yansıtır. Bunun aksi olarak hamilelik haberini kabus gibi karşılayan anne-baba bebeğe olumlu bir sevgi yansıtamazlar. İstenmeyen çocukların anne-babalarıyla olan ilişkileri de, Allah'la olan ilişkileri de sağlıksız olmaktadır. 
2-Sevgi Merkezli Bir Allah İnancı:  
Anne-babanın çocuklarına Allah hakkında yaptıkları ilk tanım; "Allah çocukları çok sever" olmalıdır. Allah'ın kullarına olan merhameti, şefkati, acıması, verdiği nimetler çocuğa anlatılmalıdır. Anne-babanın Allah'a olan sevgilerini çocuklarına sık sık göstermeleri, çocuğun da Allah'a olan sevgisinin devamını sağlayacaktır. Bir anne-babanın: -Allah bizi ne kadar da çok seviyormuş! Senin gibi güzel bir çocuğu bize vermiş. -Canım Allah'ım! Biz seni çok seviyoruz. Sen de bizi çok sev. Sevgili Allah'ım! Sana çok teşekkür ederiz vb. ifadeler kullanması, çocukta "Allah sevilir" inancını oturtur. Cenneti, cennette güzel kullar için hazırlanan nimetleri anlayabileceği bir dilde çocuğa anlatmak, çocukta cennet sevgisiyle beraber Allah sevgisini de geliştirecektir.
3-Korku Merkezli Bir Allah İnancı:
Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: "..Ergenlik çağına erişinceye kadar çocuktan kalem kaldırılmıştır."[4]
Bu, çocukların değil de anne-babaların kesinlikle bilmesi gereken bir hadistir. Anne-babalar bu hadisi bildikleri ve uyguladıkları zaman, bir hata karşısında çocuklarına yetişkin muamelesi yapmaktan kaçınacaklardır. Çocuklar bu hadisi bildiğinde ise; "Bana zaten 15 yaşıma kadar günah yazılmayacak" deyip kötü davranışları hafife alır, özür dileme ve tevbe etme özelliklerini kazanamayabilirler. Çok sık rastladığımız hatalardandır; çocukları Allah'la, azapla ve cehennemle korkutmak. -Yaramazlık yaparsan Allah seni taş eder! -Bizi üzersen Allah seni cehenneme atar! -Sözümü dinlemezsen, Allah seni hiç sevmez! Çocuklarımızı Allah'la ve cehennemle korkutmak, onlara yapabileceğimiz kötülüklerin en büyüğüdür. Bunun sonucunda, çocuklar Allah'tan nefret edeceklerdir. Allah'la ve cehennemle korkutulan çocuklarla konuşulduğunda; "Ben Allah'ı sevmiyorum, çünkü Allah'ın cehennemi varmış. Allah yaramazlık yapan çocukları taş yapıyormuş" gibi cevaplarla sıkça karşılaşılabilir. Çocuk için yaramazlık kaçınılmaz olduğuna göre, o zaman hiçbir çocuğun bu konuda şansı yok demektir. Çocuklarımıza küçük yaşlarında cehennemi, cehennemdeki azap çeşitlerini anlatmak da ruhsal gelişimleri açısından tehlikelidir. Tabii ki kıssa içinde veya konuşulurken cehennem bahsi geçecektir. Çocuk sorduğu takdirde anlayacağı bir dil seçerek; "Dünyada iken çok kötülük yapan insanları Allah'ın cezalandırdığı yer" demeliyiz. Cehennem üzerine olan bahsi de fazla uzatmamalıyız. Çocuk anne-babasına:
-Yaramazlık yaptığım zaman Allah beni sevmez mi? Cehenneme mi atar? diye sorduğunda anne-baba şöyle cevap vermelidir: -Hayır, Allah çocukları hep çok sever. Onları hiçbir zaman cehenneme atmaz. Cennette çocuklar Hz. İbrahim dedelerinin yanında oyun oynayacaklar. Pek çok arkadaşları olacak. Anneleri, babaları da yanlarında olacak. Ama bir hata yaptığımız zaman, özür dileriz. "Özür dilerim Allah'ım, beni affet" dediğimiz zaman Allah bizi affeder. Allah bile bile hata işlemeye devam eden büyüklere ceza verir. Böylece çocuktaki sevgi dolu bir Allah inancı yıkılmamış olacaktır.
Gerçek Bir Hikaye
"Çocuklarına söz geçiremeyen aciz bir anne tanımıştım. Bu kadın zorda kalınca çocuklarını üç şeyle korkuturdu: Baba, öcü ve Allah. Çocuklar oyun oynarken gürültü yapıp söz dinlemedikleri zaman hemen birinci silahını kullanırdı: "Akşam babanız gelsin siz görürsünüz. Temiz bir dayak yiyin de aklınız başınıza gelsin!" Küçük çocuk yatağa girmekte zorluk mu çıkarıyor? Hemen ikinci silahı devreye girerdi: "Çabuk gir yatağına! Yoksa öcüler gelip yer seni!" Annelerine itiraz mı ettiler, kazara ağızlarından kötü bir söz mü çıktı? Üçüncü silahı hazırdı: "Allah annelerine karşı gelen ve kötü söz söyleyen çocukları cehenneminde yakar!" Sonunda ne oldu, biliyor musunuz? Çocuklar Allah'tan, babadan ve öcüden aynı derecede korkar ve nefret eder oldular."  (Çocuğu Kötü Eğitmenin Yolları/Salzmann)
4-Çocukların Boylarından Büyük Soruları:
Çocuklar yedi yaşından önce "Allah'ın hiçbir şeye benzemediği, bizim gibi yiyip içmediği, (ilmiyle) her yerde olduğu" gibi anlatılanları tam olarak kavrayamazlar. Allah'ı insana veya gördükleri başka büyük bir şeye benzetmekten kendilerini alamazlar. Bununla ilgili anne-babalarına ve büyüklerine pek çok sorular sorarlar:
Çocuk:
-Anne, Allah ne kadar büyük?
Anne:
-Bildiğimiz her şeyden ve herkesten daha büyük.
Çocuk:
-Allah babamdan büyük mü?
Anne:
-Elbette. Çünkü babanı ve babandan daha büyük adamları yaratan Allah'tır.
Çocuk:
-Anne, Allah elini kaldırsa bulutları tutabilir mi? Ayağa kalkınca saçları güneşe değebilir mi? Yoksa dağlar kadar mı büyüklüğü?
-Bak yavrum, Allah'ın büyüklüğünü bulutlara veya dağlara benzeterek anlayamayız. Büyük demek, büyük işler yapan demektir. Hadi seninle Allah'ın yarattıklarına bakalım, böylece ne kadar büyük olduğunu anlayalım. Bizler bir bebek yaratabilir miyiz? Minicik ellerini, ayaklarını, gözlerini, kulaklarını yapabilir miyiz?
Çocuk:
-Hayır.
Anne:
-Peki, bizler hayvanları yaratabilir miyiz? Kuşları, kedileri, filleri, aslanları, böcekleri? Veya küçücük bir sinek yaratabilir miyiz?
Çocuk:
-Hayır.
Anne:
-Biz bunları yapamayız. Yapan birisini tanıyor muyuz?
Çocuk:
-Hayır.
Anne:
-Öyleyse Allah her şeyden daha büyük, daha güçlü ve daha becerikli, değil mi?
Çocuk:
-Evet ama biz Allah'ı neden göremiyoruz?
Anne:
-Sence biz her şeyi görebilir miyiz?
Çocuk:
-Sana bakıyorum ve seni görüyorum.
Anne:
-Peki, oturma odasında şimdi kim var, görebiliyor musun?
Çocuk:
-Hayır.
Anne:
-Senin çok güzel bir aklın ve zekan var değil mi? Bunları görebiliyor musun?
Çocuk:
-Hayır.
Anne:
-Göremediğimiz için senin aklın yok mu demek?
Çocuk:
-Hayır:
Anne:
-Peki biz senin aklının olduğunu nasıl anlarız?
Çocuk:
-Aklım çalıştıkça.
Anne:
-Aferin sana! Biz senin aklının ne kadar güzel olduğunu sorduğun sorulardan, yaptığın güzel davranışlardan anlarız. Allah'ın ne kadar büyük olduğunu da, yarattığı şeylerden, verdiği güzel nimetlerden anlarız. Çocuklarımızın Allah hakkında sordukları soruları bu örneğe benzer şekillerde cevaplandırabiliriz. Bu arada günümüzde yaygın olan anlatım hatalarından da uzak durmalıyız:
-Allah gökyüzünde yaşar. Allah'ın evi bulutların üstündedir. (Ayı göstererek): -İşte Allah dede, Allah baba (haşa), bize oradan bakıyor. 
5-Tabiatla Barışık Yaşayan Bir Çocuğun Allah'a İnancı Daha Sağlam Olur:
Apartman dairelerinde sıkışıp kalmış çocukların Allah'ın gücünü ve varlığını anlayıp kavramaları daha zordur. Çünkü en çok gördükleri şey; kocaman binalar diken adamlar, işlerine koşuşturan insanlar, alınanlar, satılanlardır. Çocuğun toprakla beraber olması, böcekleri, kuşları, bitkileri, ağaçları yakından görmesi, onlara dokunması sağlam bir Allah inancının oluşmasında yardımcı olur. Anne-baba çocuğuna tabiatı ne kadar tanıtır, ne kadar sevdirir ve bunları yaratanın Allah olduğunu anlatırsa çocukta ki inanç o derece güzelleşir. Bahçeli evde oturuluyorsa çocuğun bahçeye bir şeyler dikmesini, onları sulamasını sağlamak, bitkilerin büyüyüşünü çocuğa takip ettirerek Allah'ın gücünü anlatmak güzel bir etkinliktir. Apartmanda oturanlar ise bu etkinliği küçük bir saksı veya kutuda yapabilirler. Çiçeklerden veya yapraklardan koleksiyon yapmak da çocuklar için faydalıdır. Farklı farklı çiçekler veya yapraklar kurutularak bir dosyanın içine konur ya da bir deftere yapıştırılır. Çocuğa Allah'ın sanatının inceliği, yarattıklarının özel renkleri, desenleri anlatılır. 
6-Çocuğa Tevhid İnancının Yerleştirilmesi:
Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “İman altmış veya yetmiş küsur şubedir. En üstünü; “La ilahe illallah (Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur)” sözü, en düşüğü ise; yoldan eziyet verici bir şeyi kaldırmaktır. Haya (utanma duygusu) da imandan bir şubedir.”[1] Tevhid; bütün peygamberlerin ortak ve değişmez çağrısıdır. Yaratan, yaşatan ve rızıklandıran bir Allah’a bütün dünya müşrikleri iman ederler. Sorsan ki onlara; yaratan kim? Rızık veren kim? Gökleri ve yeri yaratan kim? Allah derler, sadece Allah..
Peki kimdir hüküm koymaya yetkili? Hayata, aileye, eğitime, ticarete, siyasete müdahale eden, yön veren? Başkaları, Allah’tan başkaları. “Lokman (a.s) oğluna öğüt vererek; “Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma, çünkü şirk; çok büyük bir zulümdür” demişti.” (Lokman 13) Yeni konuşmaya başlayan çocuklara; “Allah kaç, söyle bakayım?” diye sorular sorulduğunu duyarız hep. Böyle bir soru yanlıştır, batıldır. “Kaç” sorusu, alternatifi olan şeyler için sorulur. Allah’ın ise alternatifi yoktur. Allah’ın birliği küçücük bir soruya bile konu edilemez. Anne-baba çocuğuna ilk olarak; “Allah birdir!” sözlerini öğretmeli ve özüne işlemelidir. Allah her konuda birdir, tektir, ortağı, eşi ve benzeri yoktur. Yaratmada, rızık vermede, yaşatmada Allah birdir. Ortağı yok. Hayatımızın programını çizmede Allah birdir. Ortağı yok. Hüküm ve yasa koymada Allah birdir. Ortağı yok. Terbiye ve eğitim vermede Allah birdir.. Ortağı yok. Giyim-kuşam ve yaşam tarzını belirlemede Allah birdir.  Ortağı yok. Sosyal, ekonomik, siyasal ve askeri alanlarda Allah birdir.. Ortağı yok. Öldürmede, yeniden diriltmede ve hesaba çekmede Allah birdir.. Ortağı yoktur..
Kendimiz bu inanç üzerine yaşamalı, çocuklarımızı da bu bilinçle yetiştirmeliyiz. Allah’ı birlemedikçe, O’nun sevgisi içimize yerleşmeyecektir. Allah’ı birlemedikçe, güzel ahlakın, güzel ibadetin faydası olmayacaktır. Dikkat ettiğimizde bugün müslüman aileler, gri renkli çocuklar yetiştirmekteler.. İslam nurdur, aydınlıktır, beyazdır.. Küfür ise zulumattır, karanlıktır, siyahtır.. Bugünkü yetişen nesil; ne beyaz ne de siyah.. İkisinin ortasında gri renk.. Biraz güzel ahlak, namaz, ibadet.. Diğer tarafta küfür, şirk, batıl ve yanlışlar. Gözlemlediğimiz zaman çocuklar, ikiyüzlü, münafık bir neslin sinyallerini vermekteler. Bunun nedeni; bizim gri renkli hayatımız değil de nedir? Allah’ı hakkıyla birlemediğimiz, hayatımızın her alanına O’nu dahil etmediğimiz takdirde, ne kendimizdeki ne de çocuklarımızdaki nifakın önüne geçebiliriz.
7-Ek Bölüm:
a-Allah beni yarattı:
Çocuğun yaratılışı hakkında söylenen "Seni bize leylekler getirdi. Biz seni hastaneden aldık. Seni yolda bulduk" gibi asılsız şeyler, çocuğun aklının karışmasına, Allah inancının netlik bulamamasına yol açar. Anne-babalar şunu bilmelidirler ki, sordukları sorulara karşılık çocuklar çok geniş ve ayrıntılı açıklamalar istemezler. Onlara anlayabilecekleri kısa ve öz bir açıklama yapmak yeterlidir. "Ben nereden geldim? Nasıl doğdum?" diye soran bir çocuğa; "Annenle ben Allah'a dua ettik ve bir çocuk istedik. Sonra Allah seni annenin karnında yarattı. Orada büyümeye başladın. Ayaklarınla bazen annenin karnını tekmeliyordun. Süt emecek kadar büyüyünce, annenin karnına ağrılar girmeye başladı. Anladık ki, sen artık aramıza gelmek istiyordun. Hastaneye gittik, doktor teyzeler de yardım ettiler, böylece biz de seni kucağımıza alabildik" gibi hikâyemsi bir anlatım çocukları tatmin edecektir. Sorular devam edebilir, yine uygun cevaplar verilerek, yaratıcının Allah olduğu vurgulanmalıdır.
b-Allah beni görür:
Lokman (a.s)’ın oğluna ettiği şu tavsiye çok önemlidir:
“Yavrucuğum! Yaptığın amel (iyilik veya kötülük) bir hardal tanesi kadar küçük bile olsa, bir kayanın içinde, göklerde veya yerin derinliklerinde bulunsa yine de Allah onu senin karşına getirir. Doğrusu Allah en ince işleri bile görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.” (Lokman 16)
Kimi anne-babalar çocuklarına; "Kardeşine vurduğunda Allah seni görür. Yaramazlık yapınca sana bakar" diyorlar. Çocuklarımıza Allah'ın her halimizde bizi gördüğünü anlatmalıyız. "Allah bizi her zaman görür. Güzel davranışlarımıza sevinerek bakar. Bizim için cennette çok güzel hediyeler hazırlar. Kötü bir şey yaptığımızda yine bizi görür. Bu defa çok üzülür. Ondan özür dileyelim diye bekler, özür dileyince sevinerek bizi affeder. En iyisi, biz hep güzel şeyler yaparak Allah'ı sevindirelim." Böylece çocuğumuz ilerleyen yaşlarında kendisini gözetleyen bir Rabbinin olduğunu unutmayacaktır.
c-Allah beni duyar:
Burada da sadece kötü sözleri duyan bir Allah değil, güzel sözleri de duyan bir Allah'ı anlatmalıyız. Çocuklar; "Sessizce konuşsam da Allah beni duyar mı?" diye sorarlar. Biz de onlara küçük bir örnekle açıklama yapabiliriz: "Geçen sen hasta olduğunda uyuyordun. Seni uyandırmamak için sessizce Allah'a dua ettim ve seni iyileştirmesini istedim. Allah benim sessiz duamı duydu ve seni iyileştirdi."
Onlara; "Hiç sesimiz çıkmadan içimizden konuşsak bile Allah bizi duyar. Mesela sen içinden; "Allah'ım seni çok seviyorum" dediğin zaman Allah hemen bu söylediğini duyar. O da sana; "Ben de seni çok seviyorum" der. Sen de bunu kulaklarınla değil, kalbinle hissederek anlayabilirsin." "Allah'ım beni görür.
Allah'ım beni duyar. Allah'ım beni bilir. Allah'ım beni sever. Ben de Allah'ımı çok severim.
Allah'ım beni cennetine koy" şeklinde bir duanın yatmadan önce konuşmaya başlayan çocuklara öğretilmesi, tekrar ettirilmesi çocuğun bilinçaltına bu inancın yerleşmesine yardımcı olacaktır.
           "Eyvah Çocuğumu Şeytan mı Eğitiyor?" isimli eğitim kitabından alıntılanmıştır
                                                   Bizlerle bu yazıyı paylaştığı için Aciz Kul Kardeşimize çok teşekkür ederiz.

İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *

Ziyaretciler

Günün Hadis-i Şerifi

Geçmiş Yazılar