25 May 2014

Efendiler Efendisi bir gece Ümmühan’ın evindeyken Cebrail geldi.Ey Muhterem Nebi! Rabbinin huzuruna varmak için kalk, Melekler seni bekliyor dedi.  Birden akıllara durgunluk verecek o olay gerçekleşti. Gırtlağının altındaki çukurdan göbek altına kadar karnı yarıldı. İman ile dolu mübarek kalp yerinden çıkartıldı. İlim ve hikmet ile dolduruldu. Karnı zemzemle yıkandıktan sonra kalp yerine iade edildi.
Adı Burak olan katırdan ufak merkepten büyük beyaz bir binek getirildi. Öyle bir binekti ki bu, gözün görebildiği en uzak noktayı bir adımda adımlıyordu. Kardeşim dediği Cebrail (A.S.) ile birlikte bineğin üzerine taşındılar ve bir anda Mescid-i Aksâ’ya geldiler. Cebrail (A.S.) Burak’ı bütün Peygamberlerin hayvanlarını bağladıkları halkaya bağladı. Cebrail (A.S.) ve Peygamber Efendimiz (S.A.V.) birinci kat semaya yükseldiler.
Birinci kat semanın kapıları açıldı. Cebrail (A.S.) Peygamber efendimize, bu baban Adem’dir, diye Hz. Ademi tanıttı. Kainatın efendisi Hz. Adem’e selam verdi. Adem (A.S.) da selamını aldı ve merhaba Salih Oğul ve Salih Nebi diye mukabelede bulundu. Cibril ile birlikte her kat semaya bir, bir yükseldiler.
İkinci kat Sema’da birbirilerinin teyze oğulları olan Hz. Yahya ve İsa ile karşılaştılar.      
Üçüncü kat Sema’da Hz. Yusuf (A.S.) ile karşılaştılar.
Dördüncü kat semada Hz. İdris (A.S.) ile karşılaştılar. 
Beşinci kat semada Hz. Harun (A.S.) ile karşılaştılar.
Altıncı kat semada Hz. Musa (A.S.) ile karşılaştılar.
Yedinci kat semada Hz. İbrahim (A.S.) ile karşılaştılar.
Her kat semada her Peygambere ayrı, ayrı selam verdiler. Cebrail (A.S.) peygamberleri bu senin kardeşin falan peygamberdir diye tanıttı O Peygamberler de selamı aldıktan sonra merhaba Salih kardeş ve Salih Nebi diye mukabelede bulundular. İbrahim’i (A.S.)’ ise bu senin baban İbrahim’dir diye tanıttı.  İbrahim (A.S.) da selamı aldıktan sonra merhaba Salih oğul ve Salih nebi diye mukabelede bulundu.
Sonra peygamber efendimiz Sidret-ul-Münteha denilen yere kaldırıldı ve Allah-ü Te’âlâ ile görüştü. Maddi gözüyle Allah Teala’nın Zat-ı Şerif’ini temaşa etti.  
Allah-ü Teala’ya “Et-tahiyyatu lillahi ve’s-salâvatü ve’t-tayyibât” (Bütün dualar, senâlar, malî ve bedenî ibâdetler, mülk, azamet Allah’a mahsustur) diye selam verdi.
Cenab-ı Hak da kendisine bu şekilde selam sunan Habib’ine: “Es-selâmu aleyke eyyuhe’n-nebiyyü ve rahmetullahi ve berekâtuhu (Ey Nebi! Selam, Allah’ın rahmet ve bereketi Sen’in üzerine olsun.) sözleriyle mukabelede bulundu.
Peygamber Efendimiz, Cenab-ı Hakk’ın bu selamına şöyle karşılık verdi: “Es-selâmu aleyna ve alâ ibâdi’llahi’s-salihin (Selam bizim üzerimize ve Allah’ın salih kulları üzerine de olsun.) 
            Bu selamlaşmaya şahit olan bütün melekler, etrafı çınlatacak şekilde “Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasulüh (Şehadet ederiz ki Allah’tan başka ilah yoktur, yine şehadet ederiz ki Muhammed, Allah’ın Rasulü’dür) diye şahitlik ettiler.
            Bütün bu konuşmalar ses ve harf olmaksızın  hafızaların idrak edemeyeceği bir şekilde Resulullah (S.A.V.) efendimizin sadece ruh ile değil ruh ve cesed ile birlikte Sidret-ul-Münteha’da Allah-ü Teâlâ’nın huzurunda bulunması esnasında cereyan etti.
Velhasıl, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ruh ve cesedle birlikte Sidret-ul-Münteha’ya kadar  çıkmış, cennet ve cehennemin suretlerini görmüş, Allah-ü Teâlâ ile konuşmuş ve mi’racla şereflendirmiştir.
Mirac olayı ile insanlık, imtihan içinde imtihana tabi tutulmuş oldu. Böylece yüce Allah (c.c.) imanda samimi olanlarla samimi olmayanları, sıddıklar ile yalancıları, birbirinden ayırmış oldu. Bu manayı te’yîden Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır: “Bizim sana gösterdiğimiz ‘rüya/seyr’i ancak insanları imtihan için meydana getirdik.” Buradaki “rü’ya”dan maksat, Mirac’dır. Bu da uykuda değil, uyanık iken yaşanmıştır.
Günümüzde de maalesef,  “bu olay rüya halinde gerçekleşti” deme gafletinde bulunan zavallılar vardır. İsteyen istediği gibi inanabilir. Kimileri Ebu Bekir gibi şeksiz şüphesiz inanır ve sıddıklardan olur. Kimileri de, Ebu cehil gibi Yalanlar ve bedbahtlardan olur. Hepinizin Mi'rac kandilini tebrik eder, Alem-i İslam için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hakk'tan niyaz ederim 

Muammer Yeşiltepe 25.05.2014

22 May 2014

Cuma günü, müminlerin bayramıdır. Cuma günü yapılan ibadetlere iki kat sevap verilir. Bugün işlenen günahlar da iki kat yazılır. Bundan dolayı ki Cuma gününü, günahlardan kaçarak ibadetle geçirmeye çalışmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: '' Cuma günü günah işlemeden selametle geçerse, diğer günler de selametle geçer. '' (İmam-ı Gazali)
Cuma'yı kılarken Sahabe-i Kiramın sevinçten gözleri dolardı ve korkudan tir tir titrerlerdi ama öyle bir korkuydu ki bu, Cuma günleri cami önlerinde meleklerin beklediğini ve cumaya gelenlerin isimlerini gümüş kalemlerle defterlere yazdıklarını biliyorlardı ve belki bir dahaki Cumaya erişemeyiz diye korkuyorlardı. 
Bu gün öyle bir dua et ki; günahın tövbenin büyüklüğünden ağlasın. Şeytandan yaratana öyle sığın ki, nefsin seni değil; sen nefsini yakasın...
Gökten ne yağdı da yer kabul etmedi. Toprağa ne ekildi de bitmedi. Bu dünya'ya kim geldi de gitmedi. Hangi dert hangi sıkıntı bitmedi. Allah'ın rahmeti, mağfireti kime yetmedi. Kim Allah dedi de O yetişmedi. Kim gizli gizli yalvardı da O işitmedi. Kim Rabbim dedi de O buyur kulum demedi. Dua etmekten kaçınma!  Ama yinede her şeye rağmen dua edecek güzel bir gönlüm yok diyorsan, güzel yürekli insanlardan dua iste. Rabbine şöyle yalvar!
 Ya Rabbi! bizi bugün de dua edenlerden eyle. Her daim şükredenlerden eyle. Sevmeyi bilenlerden eyle. Dünyada rızanı kazanıp âhirette Cennete girenlerden eyle! 
Allahım! Yaptığımız işlerde muvaffakiyetler ihsan eyle. Kötü yollara sevketme. Kötü yollara sevkettiklerini gittikleri yoldan geri çevir. Evlerimize mutluluk ihsan eyle. Taşımakta zorlanacağımız yüklerle imtihan etme. Darda koyma ve muhtaç kılma. Dualarınızın Kabul olması dileği ile Hayırlı cumalar

                                                                             Muammer Yeşiltepe       23/05/2014

2 May 2014

Cuma Günü hakkında Bir kaç hadis-i Şerif
Cuma gününde bir zaman vardır ki, şayet bir müslüman namaz kılarken o vakte rastlar da Allah’tan bir şey isterse, Allah ona dileğini mutlaka verir.
Üzerine güneş doğan en hayırlı gün cuma günüdür. Âdem o gün yaratıldı, o gün cennete konuldu ve yine o gün cennetten çıkarıldı.
Büyük günahlardan kaçınıldığı sürece, beş vakit namaz ile iki cuma ve iki ramazan, aralarında geçen günahlara keffaret olur.
Günlerinizin en faziletlisi cuma günüdür Bu sebeple o gün bana çokca salâtü selâm getiriniz; zira sizin salâtü selâmlarınız bana sunulur.

1 May 2014

Receb’in ilk cuma gecesine Regâib gecesi denir. Regâib, arapça bir kelimedir ve "reğa-be" kökünden gelmektedir. "Reğa-be", kelime olarak, herhangi bir şeyi istemek, arzulamak, ona karşı meyletmek ve onu elde etmek için çaba sarf etmek demektir. Bu kelime “rağbet etmek” anlamında Türkçede de kullanılmaktadır.  Bu geceye Regâib gecesi ismini melekler vermişlerdir.
Her Cuma gecesi kıymetlidir, birde Cuma gecesi ve Regâib gecesi birleşip iki kıymetli gece bir araya gelince, daha da kıymetli oluyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurdular: Şu beş gecede yapılan duâ geri çevrilmez. Regaib gecesi, Şabanın 15. gecesi, Cuma gecesi, Ramazan bayramı ve Kurban bayramı geceleri. (İbn-i Asâkir)… Allahü Teâla (c.c.), Ragâib gecesinde, müminlere, râgibetler (ihsanlar, ikramlar) yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua kabul olur, namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir. Regâib gecesini ibadetle geçirmeli, kazası olan, hiç değilse bir günlük kaza namazı kılmalı, Kazası olmayan da nafile namaz kılmalı, Kur’an-ı kerim okumalı, tesbih çekmeli, tövbe istiğfar etmelidir. Perşembe günü oruç tutup, gecesini de ihya etmek çok sevaptır. Recep ayında oruç tutmak faziletlidir. Bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: Receb-i şerifin bir gün başında, bir gün ortasında ve bir gün de sonunda oruç tutana, Receb’in hepsini tutmuş gibi sevap verilir. (Miftah-ül-cenne)… Bir başka hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:  Receb-i Şerîf’in birinci günü oruç tutmak üç senelik, ikinci günü oruç tutmak iki senelik ve yine üçüncü günü oruç tutmak bir senelik küçük günahlara kefaret olur. Bunlardan sonraki günlerde oruç tutmak her gün için bir aylık küçük günahların af ve mağfiretine vesile olur. (Camiu-s sağir)… Peygamber Efendimiz (s.a.v.) diğer bir hadis-i şeriflerinde ise şöyle buyurdular: Receb büyük bir aydır. Allahü Teâla (c.c.) bu ayda hasenatı kat kat eder. Receb ayında bir gün oruç tutan, bir yıl oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. 7 gün oruç tutana, Cehennem kapıları kapanır. 8 gün oruç tutana Cennetin 8 kapısı açılır. On gün oruç tutana, Allahü Teâla (c.c.) istediğini verir. 15 gün oruç tutana, bir münadi, “Geçmiş günahların affoldu” der. Receb ayında Allahü Teâla (c.c.) Nuh aleyhisselamı gemiye bindirdi ve o da, Receb ayını oruçlu geçirdi. Yanındakilere de oruç tutmalarını emretti. (Taberânî)
Sevgili kardeşlerim sizlere Regâib gecesinin faziletleri ve Receb ayının faziletleri hakkında birkaç hadis-i şerif ve birkaç cümle aktardım ki; bu mübarek Regâib gecesini ve mübarek Recep ayını gafletle geçirmeyelim. Gücümüzün yettiği kadar ibadet ve tâatte bulunalım. Allahü Teâla (c.c.) yaptığımız ve yapacağımız ibadetlerimizi ve tâatlerimizi Kabul buyursun! Amin…
                                   Muammer Yeşiltepe   01 / 05 / 2014

30 Nis 2014


Manevi duygularımızın coştuğu, ibadet etme şevkimizin arttığı, kulluk bilincimizin hassaslaştığı,
Allah-ü Teâlâ’nın (c.c.) lütuf ve ikramının bollaştığı, ecir ve mükâfatının kat, kat arttığı mübarek üç aylara
girmenin sevinç ve mutluluğu hepimizi sarmış bulunuyor. Ne mutlu biz Muhammed (s.a.v.) ümmetine ki,  Allahü Teâlâ, diğer ümmetlerden farklı olarak bizlere manevi atmosferi yüksek, az ibadetle çok derece elde edebileceğimiz bazı özel aylar, günler ve geceler vermiştir.
Bu özel aylarda, günlerde ve gecelerde yapılan ibadetlerden elde edilen ecir ve sevaplar, diğer ümmetlerin uzun yıllar boyu geceli gündüzlü yaptıkları ibadetlerden elde ettikleri ecir ve sevaplara eşdeğerdir ve hatta onlardan daha üstün derecelere haizdir. Mademki bu kadar değerli bir zaman dilimi içerisine girmiş bulunuyoruz, o halde bu özel zamanları çok iyi değerlendirmemiz gerekir. Bu mübarek ayları, günleri ve geceleri tembellik edip gafletle geçirmek, bir mü’min için zarar ve ziyandan başka bir şey değildir. Bu şu duruma benzer ki; bir tüccar ürününü pazarlarken, o ürün hangi ayda, hangi mevsimde, hangi özel günde daha iyi bir bedele satılacak onu iyi biliyor ama tembellik edip o ürünün satış mevsimini kaçırıyor. Hal böyle olunca da, zarar ve ziyana uğraması kaçınılmaz oluyor. Sevgili kardeşlerim! Biz bu tembel tüccar gibi davranmayalım ve bu özel zamanları gafletle geçirmeyelim. Regâib, Miraç, Berat ve Kadir gecelerinin de içinde bulunduğu bu mübarek üç aylar çok değerli aylardır. Rasûlüllah (s.a.v.) Efendimiz bir hadis-i şerifinde; "Recep Allah'ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan ise ümmetimin ayıdır" buyurmuşlardır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu aylara kavuştuğunda, yani Recep ayı geldiğinde çok sevinir ve bu aylara kavuşturduğu için Allahü Teâlâ’ya (c.c.) şöyle dua ederlerdi. 
"Allahumme bârik lenâ fi Recebe ve Şa'ban ve belliğnâ Ramazan"
"Allah'ım! Recep ve Şaban aylarını bizim için mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır". Âmin!
Rasûlüllah (s.a.v.) Efendimiz bu duayı çokça yaptığı gibi ümmetinin de yapmasını istemişlerdir. Üç ayların ilki olan Recep ayı girdiğinde bu duayı sıkça yapmaya gayret edelim. Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz diğer aylardan daha çok Recep ayına, Recep’ten daha çok Şaban ayına, ondan daha çok da Ramazan ayına önem verir, bu aylara daha fazla özen gösterir, bu aylarda daha çok ibadet eder ve âhiret havasına girerlerdi.
Bu ayların ilki olan Recep ekme ayı, Şaban sulama ayı, Ramazan ise hasat ayıdır. O halde tembellik etmeyip, Recep ayında bol, bol ekim yapmalıyız, ekimini yaptığımız bu ürünü Şaban ayında bol, bol sulamalıyız ve bakımını yapmalıyız ki, Ramazan ayında hasadımız bol ve bereketli olsun. Üç aylar geldiğinde diğer aylardan farklı olarak yapılacak şeylerden bir kaçını sıralamaya çalışalım. Bu aylar dua ve tövbelerimizin kabul edilme ümidini daha fazla hissettiğimiz aylardır. O yüzden bol, bol dua ve tövbe ve istiğfar etmeliyiz.
Bol, bol Kur'an-ı Kerim okumalıyız, okuyanları dinlenmeliyiz, hatim okumaya başlamalıyız. uygun mekânlarda verilen Kur'an ziyafetlerine katılmalıyız. Peygamber Efendimize (s.a.v.) salât ve selâmlar getirmeliyiz, O'nun şefaatini ümit edip, ümmetinden olma şuurunu tazelemeliyiz. İbadetlerimizde daha samimi ve ihlaslı davranmalıyız. Kaza namazlarımız varsa ne kadar kaza namazımızın olduğunu hesap ederek, bir proğram dahilinde (mesela namazlarımızın arkasından o vaktin kazasını kılmak gibi) kaza namazları kılmalıyız. Nafile namazlar kılmaya, nafile oruçlar tutmaya gayret göstermeliyiz. Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, Allah'ın benden istekleri nelerdir" gibi konular başta olmak üzere derin muhasebeler yapmalıyız. 
Küs ve dargın olduğumuz kimseler varsa, onlarla barışmalıyız, onların gönüllerini almalıyız.
Üzerimizde hakkı olanları arayıp onlardan helallik istemeliyiz. Yoksul, kimsesiz, öksüz, yetim, hasta, sakat, yaşlı olanları ziyaret edip, sevgi, şefkat ve hürmet göstermeliyiz, onları sadakalarla ve hediyelerle sevindirmeliyiz. Vefat etmiş yakınlarımızın, dostlarımızın ve büyüklerimizin kabirlerini ziyaret etmeliyiz.
Hayattaki manevî büyüklerimizin, hocalarımızın, anne ve babamızın, dostlarımızın ve diğer yakınlarımızın üç aylarını, kandilleri bizzat giderek veya telefon ederek tebrik etmeliyiz, onların dualarını almalıyız.
Başta bütün insanlık olmak üzere kendimize ve sevdiklerimize (mümkünse ismen) dualar etmeliyiz.
Resulüllah (s.a.v.)’ın buyurduğu gibi sadaka belayı def eder ve Allah için akıtılan gözyaşları da cehennemin mahşerdeki ateşini söndürür. O halde dünyanın dört bir yanında sıkıntı çeken açlıkla imtihan olan Müslüman kardeşlerimize maddi destek sağlamalıyız. Onların bu sıkıntılardan biran önce kurtulması için gözyaşlarımızla dualar etmeliyiz. Yine aynı şekilde Ümmeti Muhammed’in kurtuluşu için mücadele eden Müslüman kardeşlerimize de maddi destekler sağlayarak yardımda bulunmalıyız. Onların zafere ulaşmaları için dualar etmeliyiz ve elimizden ne gelirse yapmalıyız. Ülkemizin de böyle sıkıntılar yaşamaması için Allahü Teâlâ’ya (c.c.) dua ve niyazda bulunmalıyız. Yazımızı Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in duasıyla bitirelim. "Allah'ım! Recep ve Şaban aylarını bizim için mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır". Âmin!                    Muammer Yeşiltepe   30 / 04 / 2014

İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *

Ziyaretciler

Günün Hadis-i Şerifi

Geçmiş Yazılar