Birbirleriyle evlenmelerinde dinî
bakımdan sakınca olmayan erkek ve kadın birbirlerine nâ mahremdirler. Nâ mahrem
kişilerin zorunlu olmadıkça tek başlarına bir araya gelmeleri dinimizce uygun
değildir.
Geçimini temin etmek için
çalışmak zorunda kalma gibi bir sebeple veya alış-veriş gibi sebeplerle bir
araya gelme durumu hâsıl olursa; aynı ortamda bulunma, konuşma ve muhatap olma gibi
zorunlu ilişkilerde nâ mahrem olan kişiler bakışlarını kontrol altında tutmalılar
ve birbirileriyle göz göze gelmemeye dikkat etmelidirler. Şayet dikkatsizlik
sebebiyle ve istemedikleri halde göz göze gelmişlerse, bakışlarını edeple birbirilerinden
kaçırmaları gerekmektedir.
Bir zaruret olmaksızın bakışlarını
devam ettirmeleri, karşı tarafa dikkatli, kasıtlı ve alımlı bakmaları yasaklanmıştır.
Ayet-i Kerimede Allah celle
celalühü şöyle buyurmaktadır: “(Ey Resûlüm!) Mü’min erkeklere söyle; gözlerini
(haramdan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar! Bu, onlar için daha temizdir.
Şüphesiz ki Allah, (onların) yapmakta oldukları şeylerden hakkıyla
haberdardır.” (Nur Suresi, Ayet: 30)
Zaruret halindeki iletişimlerde
erkek ve kadının dikkat etmesi gereken hususlar vardır.
Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in
mahremi olmayan kimi kadınlara selam verdiğini ya da onların selamını aldığını
gösteren uygulama örnekleri vardır.
Bu örnekler göz önüne alındığında
bir erkeğin bir kadınla selamlaşmasına; o kadınla bir akrabalık bağı bulunması yahut
bir iş veya bir ihtiyaç nedeniyle bir araya gelme zorunluluğunun bulunması ya
da kadınların topluluk halinde olması durumunda cevaz verilmiştir.
Bir erkeğin kendisine nikâhı
düşebilen yabancı bir kadınla; bir kadının da baba, kardeş ve amcaları gibi
mahremleri sayılan erkeklerin dışında diğer erkeklerle tokalaşması caiz
görülmemektedir.
Bu hususta Resul-i Ekrem
Efendimiz (s.a.v.)’in nasıl hareket ettiği bizim için şaşmaz bir ölçüdür.
Efendimiz (s.a.v.), kendisine bîat için gelen sahabî hanımlara şöyle
buyurmuşlardır:
“Ben kadınlarla
tokalaşmam.” (Neseî, İbni Mâce)
Aişe (r.a) validemiz:
"Vallahi Allah Rasûlünün eli
aslâ bir kadının eline değmedi. O kadınlarla sözle
biatleşti." demiştir. (Kurtubî)
Bir kadının bir erkekle iletişim
kurmasında zaruret var ise hem kadının hem de erkeğin gerek giyim gerekse
davranış biçimi konusunda dikkatli olması gerekmektedir. Bu hususa dikkat
edilmediği takdirde birbirine meyilli yaratılmış olan kadın ve erkeğin nefsanî
arzularının devreye girme ihtimali vardır. Bu ihtimal sebebiyle de fitne çıkma
olasılığı yüksektir. Çünkü nefis ve şeytan boş durmamakta ve insan için daima hile ve tuzak hazırlamaktadırlar.
Bu konuda Hz. Peygamber Efendimiz
(s.a.v.) Şöyle buyurmuştur:
"Bir erkekle (yabancı) bir kadın baş başa kaldığında
onların üçüncüsü şeytandır. (şeytan mutlaka aralarına girer ve fitneye sebep
olur) "(Tirmizî "Sahîhu'l-Câmi';
hadis no: 2165)
Dinimizde bir erkeğin bir kadına,
bir kadının da bir erkeğe sürekli bakması şehvet sayılmıştır. Bir Müslüman’ın
şehvetle bakabileceği kişi sadece kendi eşidir.
Elbette insan yolda, çarşıda,
pazarda yürürken gözü kapalı veya başı eğik yürüyemez. Böyle olunca da erkeğin
kadını, kadının da erkeği görmesi kaçınılmazdır. Eğer bir erkeğin gözünün
iliştiği kişi bir kadın ise gözlerini ondan hemen çevirmeli, o hanıma uzun süre
bakmamalıdır. Bu kadın içinde durum aynıdır. Bakışı devam ettirmek şehvet
nazarıyla bakış olarak algılanacağından İslami kurallara, İslami örf ve
adetlere uygun değildir ve bu bakış yasaklanmıştır.
Bu konuda Hz. Peygamber Efendimiz
(s.a.v.) Hz. Ali'ye (r.a):
"Ya Ali! Bir hanımla karşılaştığında ona arka arkaya bakma; birinci bakış hakkın ise de, ikinci bakışa hakkın yoktur." Buyurmuştur. (Tirmizî)
"Ya Ali! Bir hanımla karşılaştığında ona arka arkaya bakma; birinci bakış hakkın ise de, ikinci bakışa hakkın yoktur." Buyurmuştur. (Tirmizî)
Yabancı erkekle yabancı kadının
aynı ortamda bulunmasının zararlarından birisi de her iki tarafın kalbinin birbirine
meyletmesi sebebiyle birbirilerine âşık olmaları ihtimalidir. Aynı ortamda
bulunmanın uzun süre devam etmesi durumunda ise bu ihtimal daha da yüksek hale
gelir.
Böyle olunca da aile yuvalarının yıkılması, evliliklerin
harap olması gibi kötü sonuçlar ortaya çıkabilir.
Nitekim birçok erkeğin kalbi, çalışma
ortamdaki bir hanıma meyletmiş bu durum sebebiyle erkek evini ihmal etmiş ve yuvasının
yıkılmasına sebep olmuştur. Yine birçok kadın da aynı sebepten dolayı kocasını ihmal
etmiş ve aile yuvasının yıkılmasına sebep olmuştur. Daha vahimi nice boşanma olayı; aynı ortamda
bulunan erkek veya kadının haram ilişkilere tevessül etmesi sebebiyle meydana
gelmiştir. Bu haram ilişkinin meydana gelmesine neden olan başlıca sebep, erkek
ve kadınının aynı ortamda bir arada olmaları durumudur.
Bunun içindir ki İslâm şeriatı, kutsal
olan aile yuvasını koruma altına almak için yabancı erkekle yabancı kadının
aynı ortamda bir arada bulunmasını “haram olan bir fiili işlemeye götüren sebep”
olarak görmüş ve bu durumu zorunlu haller dışında yasaklamıştır.
Bizler Müslüman olarak tutum ve
davranışlarımızın İslam’a uygun olup olmadığını değerlendirmek, eğer değilse
İslam’a uygun hale getirerek ona göre yapmak zorundayız.
Aksi takdirde Allahın emirlerine
boyun eğmemiş ve ona itaat etmemiş sayılırız. Şeytanın nefsimize hoş gösterdiği
İslam’a uygun olmayan davranışlar sebebiyle hesabımız çok çetin ve sonumuz
hüsran olabilir. Allah cümlemizi muhafaza buyursun ve sonu hüsran olan bedbaht
kullardan eylemesin. Hesabı kolay olan bahtiyar kullardan eylesin. Âmin!
Muammer Yeşiltepe (26.01.2016)