Allah-ü Teâlâ’nın (c.c.) lütuf ve ikramının bollaştığı, ecir
ve mükâfatının kat, kat arttığı mübarek üç aylara
girmenin sevinç ve mutluluğu hepimizi sarmış bulunuyor. Ne mutlu biz Muhammed (s.a.v.)
ümmetine ki, Allahü Teâlâ, diğer
ümmetlerden farklı olarak bizlere manevi atmosferi yüksek, az ibadetle çok
derece elde edebileceğimiz bazı özel aylar, günler ve geceler vermiştir.
Bu özel aylarda, günlerde ve gecelerde yapılan ibadetlerden elde edilen ecir ve sevaplar, diğer ümmetlerin uzun yıllar boyu geceli gündüzlü yaptıkları ibadetlerden elde ettikleri ecir ve sevaplara eşdeğerdir ve hatta onlardan daha üstün derecelere haizdir. Mademki bu kadar değerli bir zaman dilimi içerisine girmiş bulunuyoruz, o halde bu özel zamanları çok iyi değerlendirmemiz gerekir. Bu mübarek ayları, günleri ve geceleri tembellik edip gafletle geçirmek, bir mü’min için zarar ve ziyandan başka bir şey değildir. Bu şu duruma benzer ki; bir tüccar ürününü pazarlarken, o ürün hangi ayda, hangi mevsimde, hangi özel günde daha iyi bir bedele satılacak onu iyi biliyor ama tembellik edip o ürünün satış mevsimini kaçırıyor. Hal böyle olunca da, zarar ve ziyana uğraması kaçınılmaz oluyor. Sevgili kardeşlerim! Biz bu tembel tüccar gibi davranmayalım ve bu özel zamanları gafletle geçirmeyelim. Regâib, Miraç, Berat ve Kadir gecelerinin de içinde bulunduğu bu mübarek üç aylar çok değerli aylardır. Rasûlüllah (s.a.v.) Efendimiz bir hadis-i şerifinde; "Recep Allah'ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan ise ümmetimin ayıdır" buyurmuşlardır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu aylara kavuştuğunda, yani Recep ayı geldiğinde çok sevinir ve bu aylara kavuşturduğu için Allahü Teâlâ’ya (c.c.) şöyle dua ederlerdi.
Bu özel aylarda, günlerde ve gecelerde yapılan ibadetlerden elde edilen ecir ve sevaplar, diğer ümmetlerin uzun yıllar boyu geceli gündüzlü yaptıkları ibadetlerden elde ettikleri ecir ve sevaplara eşdeğerdir ve hatta onlardan daha üstün derecelere haizdir. Mademki bu kadar değerli bir zaman dilimi içerisine girmiş bulunuyoruz, o halde bu özel zamanları çok iyi değerlendirmemiz gerekir. Bu mübarek ayları, günleri ve geceleri tembellik edip gafletle geçirmek, bir mü’min için zarar ve ziyandan başka bir şey değildir. Bu şu duruma benzer ki; bir tüccar ürününü pazarlarken, o ürün hangi ayda, hangi mevsimde, hangi özel günde daha iyi bir bedele satılacak onu iyi biliyor ama tembellik edip o ürünün satış mevsimini kaçırıyor. Hal böyle olunca da, zarar ve ziyana uğraması kaçınılmaz oluyor. Sevgili kardeşlerim! Biz bu tembel tüccar gibi davranmayalım ve bu özel zamanları gafletle geçirmeyelim. Regâib, Miraç, Berat ve Kadir gecelerinin de içinde bulunduğu bu mübarek üç aylar çok değerli aylardır. Rasûlüllah (s.a.v.) Efendimiz bir hadis-i şerifinde; "Recep Allah'ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan ise ümmetimin ayıdır" buyurmuşlardır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu aylara kavuştuğunda, yani Recep ayı geldiğinde çok sevinir ve bu aylara kavuşturduğu için Allahü Teâlâ’ya (c.c.) şöyle dua ederlerdi.
"Allahumme bârik
lenâ fi Recebe ve Şa'ban ve belliğnâ Ramazan"
"Allah'ım! Recep
ve Şaban aylarını bizim için mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır".
Âmin!
Rasûlüllah (s.a.v.) Efendimiz bu duayı çokça yaptığı gibi ümmetinin
de yapmasını istemişlerdir. Üç ayların ilki olan Recep ayı girdiğinde bu duayı
sıkça yapmaya gayret edelim. Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz
diğer aylardan daha çok Recep ayına, Recep’ten daha çok Şaban ayına,
ondan daha çok da Ramazan ayına önem verir, bu aylara daha fazla özen
gösterir, bu aylarda daha çok ibadet eder ve âhiret havasına girerlerdi.
Bu ayların ilki olan Recep ekme
ayı, Şaban sulama ayı, Ramazan ise hasat ayıdır. O halde tembellik etmeyip,
Recep ayında bol, bol ekim yapmalıyız, ekimini yaptığımız bu ürünü Şaban ayında
bol, bol sulamalıyız ve bakımını yapmalıyız ki, Ramazan ayında hasadımız bol ve
bereketli olsun. Üç aylar geldiğinde diğer
aylardan farklı olarak yapılacak şeylerden bir kaçını sıralamaya çalışalım. Bu aylar dua ve tövbelerimizin kabul
edilme ümidini daha fazla hissettiğimiz aylardır. O yüzden bol, bol dua ve
tövbe ve istiğfar etmeliyiz.
Bol,
bol Kur'an-ı Kerim okumalıyız, okuyanları dinlenmeliyiz, hatim okumaya
başlamalıyız. uygun mekânlarda verilen Kur'an ziyafetlerine katılmalıyız. Peygamber
Efendimize (s.a.v.) salât ve selâmlar getirmeliyiz, O'nun şefaatini ümit edip,
ümmetinden olma şuurunu tazelemeliyiz. İbadetlerimizde
daha samimi ve ihlaslı davranmalıyız. Kaza namazlarımız varsa ne kadar kaza
namazımızın olduğunu hesap ederek, bir proğram dahilinde (mesela namazlarımızın
arkasından o vaktin kazasını kılmak gibi) kaza namazları kılmalıyız. Nafile
namazlar kılmaya, nafile oruçlar tutmaya gayret göstermeliyiz. Ben
kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, Allah'ın benden istekleri
nelerdir" gibi konular başta olmak üzere derin muhasebeler yapmalıyız.
Küs ve
dargın olduğumuz kimseler varsa, onlarla barışmalıyız, onların gönüllerini almalıyız.
Üzerimizde hakkı olanları arayıp onlardan
helallik istemeliyiz. Yoksul,
kimsesiz, öksüz, yetim, hasta, sakat, yaşlı olanları ziyaret edip, sevgi,
şefkat ve hürmet göstermeliyiz, onları sadakalarla ve hediyelerle
sevindirmeliyiz. Vefat
etmiş yakınlarımızın, dostlarımızın ve büyüklerimizin kabirlerini ziyaret etmeliyiz.
Hayattaki manevî büyüklerimizin,
hocalarımızın, anne ve babamızın, dostlarımızın ve diğer yakınlarımızın üç
aylarını, kandilleri bizzat giderek veya telefon ederek tebrik etmeliyiz, onların
dualarını almalıyız.
Başta
bütün insanlık olmak üzere kendimize ve sevdiklerimize (mümkünse ismen) dualar
etmeliyiz.
Resulüllah (s.a.v.)’ın buyurduğu
gibi sadaka belayı def eder ve Allah için akıtılan gözyaşları da cehennemin
mahşerdeki ateşini söndürür. O halde dünyanın dört bir yanında sıkıntı çeken
açlıkla imtihan olan Müslüman kardeşlerimize maddi destek sağlamalıyız. Onların
bu sıkıntılardan biran önce kurtulması için gözyaşlarımızla dualar etmeliyiz. Yine
aynı şekilde Ümmeti Muhammed’in kurtuluşu için mücadele eden Müslüman
kardeşlerimize de maddi destekler sağlayarak yardımda bulunmalıyız. Onların
zafere ulaşmaları için dualar etmeliyiz ve elimizden ne gelirse yapmalıyız. Ülkemizin
de böyle sıkıntılar yaşamaması için Allahü Teâlâ’ya (c.c.) dua ve niyazda
bulunmalıyız. Yazımızı Hz. Peygamber (s.a.v.)
Efendimiz’in duasıyla bitirelim. "Allah'ım! Recep ve Şaban aylarını bizim
için mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır". Âmin! Muammer Yeşiltepe 30 / 04 / 2014