Sizce, İslamiyet’le tanışmamış bir kimse,
biz Müslüman olduğunu iddia eden kimselerin yaşantısına bakarak İslam dinini seçer
mi? İslam’la şereflenir mi?
Hal bu ki, Peygamber efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) ve arkadaşlarının yüce ahlakı, samimiyeti, güvenilirliği, emanete sadakati, alçak gönüllülüğü, insanlara saygı, sevgi ve muhabbeti, ilim ve irfana verdikleri önem ve daha birçok güzel meziyetleri insanların akın akın İslam’la şereflenmesine vesile oluyordu. Zaten öyle de olmalı değil miydi?
Müslüman olmak demek aynı zamanda örnek insan olmak demek değil midir? Madem öyledir,
Müslüman olmakla iftihar eden bizlere ne oldu da, İslam’ı temsil edemez olduk?
Müslüman olduğumuzu iddia ettiğimiz halde bizi tanıyan, bizimle çeşitli vesilelerle ilişkisi olan kimseler neden bizden etkilenerek İslâm’ı öğrenmek, araştırmak ve Müslüman olmak gibi bir duyguya kapılmıyor?
Böyle bir duyguya kapılmak şöyle dursun,
-“Görüyor musun Müslümanları hepsi böyle işte”
Diyerek bizim şahsımızda tüm Müslümanlara hakaret vâri sözler sarf ediyor?
Müslümanlara yönelik hakaret içeren sözler söylenmesinde bizim ne kadar payımız var hiç düşündük mü?
Şöyle bir düşünelim:Aynı evde yaşadığımız eşimize, çocuklarımıza ve diğer aile fertlerine karşı olan davranışlarımız konusunda, aynı mahallede yaşadığımız kimselerle olan komşuluk münasebetlerimiz konusunda, aynı işte çalıştığımız iş arkadaşlarımıza karşı olan tutum ve tavırlarımız konusunda, trafikte araç kullanırken diğer araç kullanan kişilere karşı hal ve hareketlerimiz konusunda İslâm’ın bize tavsiye ettiği ölçülere ne kadar riayet ediyoruz?
Acaba davranışlarımız İslam’a ne kadar uygunluk gösteriyor hiç düşündük mü?
Sevgili kardeşlerim! Elhamdülillah biz elbette Müslümanız. Fakat İslam’ın yaşamamızı emrettiği hayat nizamını kendi yaşantımıza adapte edemedik.
Biz Müslüman’ız fakat fertlerle ve toplumla olan münasebetlerimizde, İslam’ın bize emrettiği, tavsiye ettiği kurallara uyum göstermekten aciziz.
Hal böyle olunca da bizim davranışlarımızı ve tutumumuzu gözlemleyenler, yaşantımızın son derece bozuk olduğunu ve medeniyetten epeyce uzak ve kopuk olduğunu görüyor ve Müslüman bir topluluk içinde yaşadığımızdan dolayı da bu hatalı davranışlarımızı İslam’a mâl ediyor. Bu da bize büyük vebal yüklüyor.
İslami bir hayat deyince, sadece iman etmek ve ibadetleri yerine getirmek, yani namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek gibi; vazifeler akla gelmemeli.
Dolayısıyla, “İslâm” sadece iman esaslarına inanmak ve ibadetleri yerine getirmekle yaşanmaz. Onlar dinin esasıdır, ancak İslam dini esaslarının diğer mühim bir kısmı da muamelattır.
İslam dininin muamelat kısmı da; insanın diğer insanlarla, hatta hayvanlar, bitkiler ve eşya ile münasebetlerini düzenlemiş ve kurallara bağlamıştır.
İman ve ibadetler konusunda nasıl titiz davranıyorsak, Muamelat konusunda da aynı titizliği ve hassasiyeti göstermek durumundayız.
Eğer İslam’ın muamelât konusundaki, yani beşeri münasebetler konusundaki emir ve tavsiyelerine uygun bir hayat tarzını benimser ve yaşamaya gayret gösterirsek çevremizde yaşayan insanlara da örnek bir yaşam tarzı sergilemiş oluruz. Böylece Müslüman bir kimsenin yaşadığı hayat herkes tarafından takdirle karşılanır ve örnek alınacak bir hayat tarzı ortaya çıkar.
“İslam kâl dini değil hâl dinidir” denilmiştir.
Bu şu demektir ki; sen kendin yapmadığın bir şeyi sadece dil ile başkalarına söylüyorsan, o işi kendin yapmıyorsan, o konuda hâl, hareket ve tavırlarınla başkalarına örnek olmuyorsan boş yere nefesini tüketme demektir. Tam da bu tarif günümüz Müslümanlarına uygun düşüyor değil mi?
Biz hep söylüyoruz ama bir türlü başkalarına tavsiye ettiğimiz şeyleri kendimiz yapmıyoruz.
Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de Bizi bu konuda ikaz ediyor ve
“Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyi söylüyorsunuz?” (Saff Suresi Ayet: 2) buyuruyor.
O halde islâm dinini sadece iman ve ibadet boyutuyla değil, muamelat boyutuyla da yaşamaya çalışarak Müslümana yakışır bir yaşam tarzını kendi hayatımıza tatbik etmeliyiz ve başkalarına da örnek olmalıyız ki, bizimle uzaktan yakından ilişkisi olan insanlar bizi parmakla göstererek demek ki, islâmiyet insanı mükemmelleştiriyor muş demeli ve bizi örnek almalılar.
Umulur ki bu sayede kalpler islâm'a meyleder ve zulmette olan insanlık nura ve hidayete kavuşur. Selam ve dua ile… Muammer Yeşiltepe
Hal bu ki, Peygamber efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) ve arkadaşlarının yüce ahlakı, samimiyeti, güvenilirliği, emanete sadakati, alçak gönüllülüğü, insanlara saygı, sevgi ve muhabbeti, ilim ve irfana verdikleri önem ve daha birçok güzel meziyetleri insanların akın akın İslam’la şereflenmesine vesile oluyordu. Zaten öyle de olmalı değil miydi?
Müslüman olmak demek aynı zamanda örnek insan olmak demek değil midir? Madem öyledir,
Müslüman olmakla iftihar eden bizlere ne oldu da, İslam’ı temsil edemez olduk?
Müslüman olduğumuzu iddia ettiğimiz halde bizi tanıyan, bizimle çeşitli vesilelerle ilişkisi olan kimseler neden bizden etkilenerek İslâm’ı öğrenmek, araştırmak ve Müslüman olmak gibi bir duyguya kapılmıyor?
Böyle bir duyguya kapılmak şöyle dursun,
-“Görüyor musun Müslümanları hepsi böyle işte”
Diyerek bizim şahsımızda tüm Müslümanlara hakaret vâri sözler sarf ediyor?
Müslümanlara yönelik hakaret içeren sözler söylenmesinde bizim ne kadar payımız var hiç düşündük mü?
Şöyle bir düşünelim:Aynı evde yaşadığımız eşimize, çocuklarımıza ve diğer aile fertlerine karşı olan davranışlarımız konusunda, aynı mahallede yaşadığımız kimselerle olan komşuluk münasebetlerimiz konusunda, aynı işte çalıştığımız iş arkadaşlarımıza karşı olan tutum ve tavırlarımız konusunda, trafikte araç kullanırken diğer araç kullanan kişilere karşı hal ve hareketlerimiz konusunda İslâm’ın bize tavsiye ettiği ölçülere ne kadar riayet ediyoruz?
Acaba davranışlarımız İslam’a ne kadar uygunluk gösteriyor hiç düşündük mü?
Sevgili kardeşlerim! Elhamdülillah biz elbette Müslümanız. Fakat İslam’ın yaşamamızı emrettiği hayat nizamını kendi yaşantımıza adapte edemedik.
Biz Müslüman’ız fakat fertlerle ve toplumla olan münasebetlerimizde, İslam’ın bize emrettiği, tavsiye ettiği kurallara uyum göstermekten aciziz.
Hal böyle olunca da bizim davranışlarımızı ve tutumumuzu gözlemleyenler, yaşantımızın son derece bozuk olduğunu ve medeniyetten epeyce uzak ve kopuk olduğunu görüyor ve Müslüman bir topluluk içinde yaşadığımızdan dolayı da bu hatalı davranışlarımızı İslam’a mâl ediyor. Bu da bize büyük vebal yüklüyor.
İslami bir hayat deyince, sadece iman etmek ve ibadetleri yerine getirmek, yani namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek gibi; vazifeler akla gelmemeli.
Dolayısıyla, “İslâm” sadece iman esaslarına inanmak ve ibadetleri yerine getirmekle yaşanmaz. Onlar dinin esasıdır, ancak İslam dini esaslarının diğer mühim bir kısmı da muamelattır.
İslam dininin muamelat kısmı da; insanın diğer insanlarla, hatta hayvanlar, bitkiler ve eşya ile münasebetlerini düzenlemiş ve kurallara bağlamıştır.
İman ve ibadetler konusunda nasıl titiz davranıyorsak, Muamelat konusunda da aynı titizliği ve hassasiyeti göstermek durumundayız.
Eğer İslam’ın muamelât konusundaki, yani beşeri münasebetler konusundaki emir ve tavsiyelerine uygun bir hayat tarzını benimser ve yaşamaya gayret gösterirsek çevremizde yaşayan insanlara da örnek bir yaşam tarzı sergilemiş oluruz. Böylece Müslüman bir kimsenin yaşadığı hayat herkes tarafından takdirle karşılanır ve örnek alınacak bir hayat tarzı ortaya çıkar.
“İslam kâl dini değil hâl dinidir” denilmiştir.
Bu şu demektir ki; sen kendin yapmadığın bir şeyi sadece dil ile başkalarına söylüyorsan, o işi kendin yapmıyorsan, o konuda hâl, hareket ve tavırlarınla başkalarına örnek olmuyorsan boş yere nefesini tüketme demektir. Tam da bu tarif günümüz Müslümanlarına uygun düşüyor değil mi?
Biz hep söylüyoruz ama bir türlü başkalarına tavsiye ettiğimiz şeyleri kendimiz yapmıyoruz.
Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de Bizi bu konuda ikaz ediyor ve
“Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyi söylüyorsunuz?” (Saff Suresi Ayet: 2) buyuruyor.
O halde islâm dinini sadece iman ve ibadet boyutuyla değil, muamelat boyutuyla da yaşamaya çalışarak Müslümana yakışır bir yaşam tarzını kendi hayatımıza tatbik etmeliyiz ve başkalarına da örnek olmalıyız ki, bizimle uzaktan yakından ilişkisi olan insanlar bizi parmakla göstererek demek ki, islâmiyet insanı mükemmelleştiriyor muş demeli ve bizi örnek almalılar.
Umulur ki bu sayede kalpler islâm'a meyleder ve zulmette olan insanlık nura ve hidayete kavuşur. Selam ve dua ile… Muammer Yeşiltepe