Toplumlar kendilerine bir hedef
belirlediklerinde o hedefe ulaşmak için gerekli bazı tedbirleri almak
zorundadırlar. Belirledikleri
bu hedefte önlerine çıkabilecek her türlü engeli hesap etmeli, bu engelleri
aşmak için bazı bedeller ödeneceğini bilmeli ve bunu peşinen kabul
etmelidirler. Her ne pahasına olursa olsun hedefe kilitlenerek korkusuzca ve
kararlı bir şekilde emin adımlarla ilerlemelidirler.
Kendilerine hedef belirleyen toplumlar
öncelikle yasama, yürütme ve yargıda reform niteliğinde atılımlar yapmak
durumundadırlar. Zayıf, güçsüz, her an bir maraza doğurabilecek nitelikte bir
yürütme ve idare sistemi ile hiçbir toplum kendine hedef belirleyemez,
belirlese de bu hedefe ulaşma yolunda başarı elde etmesi düşünülemez.
Osmanlı gibi büyük bir imparatorluğun
mirası olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti bulunduğu konum itibarı ile Müslüman
ülkelere önderlik ve liderlik yapabilecek bir geleneğe ve bilgi birikimine
sahip bir devlettir. Türkiye’yi yöneten idareciler de bu durumun farkındalar ve
ülkemiz için bazı hedefler belirlediler. Belirlenen bu hedeflere ulaşmak için
içte ve dışta çok gayretli çalışmalar yürütülüyor, amansız bir mücadele
veriliyor.
Verilen bu mücadelenin sekteye uğramasını
önlemek için, hedefe koşan Türkiye’nin ayağına birilerinin çelme takmasını
engellemek için sadece yürütmeyi elinde bulunduran bu günkü hükümet ve devlet
yetkilileri değil tüm devlet birimleri topyekûn olarak hareket ediyorlar. Fakat
birileri bunu bizim gözümüzden kaçırıyor ve yapılan bu hamleler
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a mal edilerek Recep Tayyip Erdoğan
düşmanlığı üzerinden kampanya yürütmek suretiyle bu çabalar engellenmeye
çalışılıyor.
İşte tam da bu zamanda Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olarak bizlere çok önemli bir görev düşüyor. Vatanını seven ve
gelecek nesillere İslâm âlemine lider olmuş güçlü ve müreffeh bir ülke bırakmak
isteyen bizler nasıl ki, 15 Temmuzda girişilen ülkeyi işgal eylemini nasıl
bozguna uğratmış ve oyunu bozmuş isek bu oyunu da bozmak durumundayız.
Atalarımız ne güzel söylemiş “su uyur
düşman uyumaz” diye. Gerçekten de düşman uyumuyor.
17-25 Aralıkta hukuk adamı görüntüsüne
bürünmüş CİA elemanı FETÖ militanları Türkiye’yi kaosa sürüklemek için hamle
yaptı hamdolsun başaramadılar.
Vazgeçtiler mi? Hayır!
İktidar partisi 7 Haziran seçimlerinde tek
başına hükümet kuracak çoğunluğu bulamasın ve Türkiye kaosa sürüklensin diye
CİA elemanları yine devreye girdi. Katillerin eline saz verdi çaldırdı, söz
verdi söyletti, darbuka çaldı oynattı derken PKK’yı alladı pulladı, şirin
gösterme çabasını başardı ve seçim sonuçları itibarı ile amaçlarına ulaştılar.
Allah’tan ülkemizde ülke menfaatini kendi
menfaatinden önde tutan Devlet Bahçeli gibi değerli bir muhalefet lideri vardı
da MHP’ye katillerle birlikte hükümet kurdurmak için çaba sarf eden sözde yerli
özde yabancı hainlerin vaatlerine kulak asmadı ve teklifleri elinin tersiyle
itti de, hamdolsun bu hamle de başarısızlıkla sonuçlandı.
Vazgeçtiler mi? Hayır!
Derken 15 Temmuz geldi çattı. Bu defa
asker kılığına bürünmüş CİA elemanı FETÖ militanları Türkiye’ye topyekûn savaş
açtı. Elinde Türk bayrağından başka bir şey bulunmayan vatandaşlarımızın
üzerine ateş açtılar. Türkiye Büyük Millet Meclisini, İstihbarat Teşkilâtımızı,
hava alanlarımızı, askeri sivil birçok binalarımızı bombaladılar. Başta TRT
olmak üzere tüm Medya kuruluşlarımızı işgal ettiler. 249 vatandaşımızı şehit
ettiler. Halkımızın can pahasına karşı koyması ile bu saldırı da püskürtüldü.
Vazgeçtiler mi? Hayır!
Şimdilerde
ekonomik saldırı hamleleriyle Türkiye’ye diz çöktürmek için var güçleriyle
saldırıyorlar. Allah’ın izniyle bu saldırıları da püskürtecek gücümüz ve
kararlılığımız var.
Bu kadar
saldırıyı püskürtmüş şanlı bir Milletin önüne şimdi bir seçenek daha sunuldu.
Güçlü bir Türkiye oluşturmak için devlet birimlerinin topyekûn
hareketle fikir birliğine vardığı yönetim sistemini güçlü hale getirme plânına
EVET mi diyeceğiz, HAYIR mı diyeceğiz?
Türkiye’nin orta
doğuda ve dünyada güçlü bir devlet haline gelmesini istemeyenlere bir bakalım!
Onlar yönetim sistemimizi güçlü hale getirme plânına nasıl bakıyorlar?
Amerika bağırıyor
istemezüüük…
Avrupa birliği bağırıyor istemezüüük…
İsrail bağırıyor istemezüüük…
PKK bağırıyor istemezüüük…
HDP bağırıyor istemezüüük…
FETÖ bağırıyor istemezüüük…
Bunları anladık da CHP yöneticileri niçin bağırıyor istemezük
diye, ben buna bir türlü anlam veremedim.
Türkiye ne zaman başını yerden doğrultmak
için en ufak bir hamle yapsa 12 Eylül darbe anayasası sivilleri terbiye etmek
üzerine hazırlandığı için darbecilere cesaret veriyor ve Türkiye’nin yerden
doğrulmasına fırsat vermeden darbeciler hemen sivil idarecilerin tepesine biniyor
ve darbe yapıyor. Bu şekilde darbeciler Türkiye’ye yıllardır ayak bağı oluyor
ve Türkiye olduğu yerde sayıyor.
Sevgili okurlar, sevgili kardeşlerim!
Türkiye bu durumdan kurtulmalı diyen devlet erkânı, hükümet, muhalefet bir
araya gelmiş 12 Eylül darbe anayasasından kurtulmak için yeni bir yasa teklifi
hazırlamış ve bu anayasa teklifi Milletin vekillerinden kabul görmüş ve Türkiye
büyük Millet Meclisinde oylamarak geçmiş.
Şimdi devlet siz de kabul ediyor musunuz
diye vatandaşına soracak. Vatandaş evet mi diyecek, hayır mı diyecek karar
vermeden önce geçmiş yıllarda yaşananlara bir göz atacak.
Geçmiş yıllarda neler yaşanmış, ne
sıkıntılar çekilmiş diye bakacak ve ona göre karar verecek.
O halde yaş itibarı ile ileri yaşta
olanlara büyük görevler düşüyor. Onlar o sıkıntılı günleri yaşadıkları için bu
konuda tecrübe sahibiler. Bu tecrübelerini o sıkıntılı günleri yaşamamış yeni nesillere
aktarmakla yükümlüler.
Ben de o günleri yaşayanlardan biri olarak
yaşadığım o sıkıntılı günleri sizlere aktarmakla kendimi yükümlü hissediyorum.
Fakat bu yazı fazla uzun oldu. Sizleri sıkmamak adına yaşadığım o
sıkıntılı günleri bir sonraki yazımda aktarmaya devam edeceğim.
Şimdilik hoşça kalın ve Allah’a emanet olun.
Muammer Yeşiltepe 01.02.2017