Anadolu'ya ilk olarak Hazar Türkleri ve Hun Türkleri akın yapmıştır. Asya'dan Avrupa'ya göç eden Hunların bir kolu 4. yüzyıl sonlarında Kafkaslar üzerinden Anadolu'ya gelmiş, Erzurum, Malatya ve Çukurova bölgesine kadar ilerlemiştir. Fakat bu akınlar genelde askerî amaçlı olmuştur.
Asıl Anadolu'nun Türk yurdu hâline dönüşmesi, Oğuz ve Türkmen göçleriyle olmuştur. Oğuzların bir kısmı Selçuk Bey önderliğinde güneye indiler ve İslam’ı kabul edip Müslüman oldular.
İslamiyet’i kabul eden Türklerin Anadolu’ya yaptıkları akınlar sırasında savaş taktikleri, cesaretleri Abbasilerin dikkatini çekmiş ve Türklere kendi ordularında yer vererek Türklerin askerlik yeteneklerinden yararlanmak istemişlerdir. Bu amaçla Abbasiler kendilerine ait olan Bizans sınırındaki uç vilayetleri (Suriye, Elcezire ve Doğu Anadolu'yu) askeri amaçlı bölge haline getirmişler ve bu bölgelere gönüllü Müslüman Türk akıncılarını yerleştirmişlerdir.
9. yüzyıldan itibaren Türk komutanlarının yönetiminde Türklerden oluşan Abbasi orduları, Bizans'a karşı büyük başarılar elde etmişlerdi.
Oğuz kitleleri içinde Kınık boyundan olmalarına rağmen ataları Selçuk Beyin adı ile anılan Selçuklulardan bir kol Tuğrul Bey önderliğinde 1038 yılında Irak ve İran'da Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nu kurdu. Etrafta dağınık yaşayan diğer Türk boyları da bu İmparatorluğa katıldı.
Büyük Selçuklu İmparatorluğunun kurulması ve Türklerin İslam dünyasına hâkim olması İslam medeniyeti ve Müslüman kavimler için büyük bir kazanım oldu.
Anadolu'ya düzenlenen Türk akınlarının artması ve Bizans’a ait üslerin Türklerin eline geçmesi üzerine Bizanslılar 200.000 kişilik büyük bir ordu toplayıp Türklerin üzerine yürüdü. Türk Komutan Alparslan 50.000 kişilik ordusuyla Bizanslıları Malazgirt Ovası'nda karşıladı. Çetin bir savaş sonucunda Bizans ordusu 26 Ağustos 1071 tarihinde çok büyük bir hezimete uğradı.
Malazgirt savaşı Türkler için önemli bir dönüm noktasıdır ve Türk Tarihinin başlamasına neden olmuştur. Türklerin tarih boyunca kazandığı savaşlardan hiçbiri geleceklerine bu derece etki etmemiştir. Bu savaşla Anadolu'nun kapıları Türklere sonuna kadar açılmıştır.
Anadolu kapılarının Türklere açılması demek aynı zamanda Türklerin İslam dünyasının önderliğini de elde etmesi demekti.
Müslüman Türklerin Anadolu’yu fethederek kendilerine yurt edinmeleri ve İslam dünyasının önderliğini elde etmesi Haçlılar tarafından bir türlü hazmedilemedi ve Müslüman Türklere karşı çok büyük bir kin ve nefret beslemeye başladılar.
Bu kin ve nefretle yanıp tutuşan Haçlılar milyonlarca Hıristiyan’ı bir araya toplayarak Müslümanları öldürme aşkıyla ilk haçlı seferini 1096-1099 yılları arasında gerçekleştirdi.
Bu Haçlı seferi hariç Hıristiyanlar her Haçlı seferinde bozguna uğradılar ve çok büyük kayıplar verdiler. Her başarısız Haçlı seferi Haçlıların Müslümanlara karşı olan kinini daha da artırdı.
Haçlı seferlerinin düzenlendiği dönemlerde İslamiyet’i temsil eden Türk devletleri siyasî, askerî, ekonomik ve kültürel alanda her bakımdan Haçlıları temsil eden devletlerden çok daha ileri seviyede idiler.
Haçlıların Müslümanlar üzerine düzenledikleri seferlerin başarısızlıkla ve hüsranla sonuçlanması Haçlıları taktik değiştirmeye yönlendirdi.
Bu amaçla Müslüman topluluklar arasına ajanlar yerleştirdiler. Müslüman topluluklar içinde yaşayan gözünü maddiyat ya da iktidar hırsı bürümüş kişi, kuruluş, cemaat ve cemiyetlerden kendi çıkarlarına hizmet edecek hainler devşirdiler. Onlar vasıtasıyla Müslüman topluluklar arasına fitne ve fesat sokup onları biri birine düşürdüler, bölüp parçalayıp zayıflatarak kolay bir lokma haline getirdiler. Zayıflayan Müslüman toplulukları ele geçirip sömürge topluluklar haline getirmek böylece kolay oldu.
Taktikleri sonuç vermişti. Artık Müslüman toplulukların büyük kısmı Haçlıların sömürgesi haline gelmişti. Müslümanlar biri birileriyle çekişmekte, biri birilerine karşı kin ve nefret beslemekte, Haçlılarla uğraşmak yerine biri birileriyle uğraşmaktaydılar. Bu taktik sayesinde Haçlılar seferlerde elde edemedikleri sonuç ve başarıları bu şekilde elde etmeyi başardılar.
Devamı Bir sonraki Yazımız “YILDIZI PARLAYAN TÜRK DEVLETLERİNDE İHANETLER -2’de”