Allah’ü Teâlâ’ya (c.c.) hamd-ü sena ve O’nun Habib’i Muhammed Mustafa’ya (s.a.v.) salat-ü selam olsun. “İlim öğrenmenin önemi” ile ilgili yazımızı, Amelsiz ilmin sahibine bir faydası olmayacağını belirterek noktalamıştık. Peki ilim ile amel nasıl olmalı? Sevgili kardeşlerim, biz ilim ile amel etmek deyince bunu hep ibadetlerdeki amel diye algılıyoruz. Evet ilim ile amelin bu kısmı da var, ama sadece bir kısmı bu. Elbette ki, dinimizi en iyi şekilde öğreneceğiz.
İman hakkında, itikat hakkında, amel hakkında ilim tahsil etmeye elbette ki ihtiyaç var ve bunu en iyi şekilde öğrenmek her Müslüman’ın vazifesidir. Çünkü nasıl iman edeceğiz? İbadetlerimizi nasıl yapacağız? Bunları öğrenmek her Müslüman için mutlaka gereklidir. Namaz kılarken kıraati yanlış okumamak için Kura’n-ı - kerim ilmi tahsil etmeye ve o ilimle amel etmeye ihtiyacımız var. Gusül nasıl yapılır, abdest nasıl alınır, namaz nasıl kılınır, oruç nasıl tutulur, imanın şartları nelerdir, islamın şartları nelerdir bu ilimleri öğrenmek ve öğrendiklerimizle amel etmek muhakkak ki lazım. Birde ilimle amel etmenin başka boyutu var. Şimdi o konuyu ele alalım. Diyelim ki, dini değil de dünyevî ilim tahsil ettik, bu ilmin ameli olmaz mı? Buna cevap verebilmek için amelin ne anlama geldiğine bir bakalım. Amel, kelime manası olarak; yapılan iş, çalışma, bir emri veya vazifeyi yerine getirme anlamına gelir. Dini bakımdan manası ise; insanın bu dünyada ahireti ilgilendiren konularda yapmış olduğu davranışlar demektir. Zaten yapılan her işi ahirette karşılığı ne olur diye düşünerek yaparsak, yaptığımız o iş ibadet sayılmaz mı?
İman hakkında, itikat hakkında, amel hakkında ilim tahsil etmeye elbette ki ihtiyaç var ve bunu en iyi şekilde öğrenmek her Müslüman’ın vazifesidir. Çünkü nasıl iman edeceğiz? İbadetlerimizi nasıl yapacağız? Bunları öğrenmek her Müslüman için mutlaka gereklidir. Namaz kılarken kıraati yanlış okumamak için Kura’n-ı - kerim ilmi tahsil etmeye ve o ilimle amel etmeye ihtiyacımız var. Gusül nasıl yapılır, abdest nasıl alınır, namaz nasıl kılınır, oruç nasıl tutulur, imanın şartları nelerdir, islamın şartları nelerdir bu ilimleri öğrenmek ve öğrendiklerimizle amel etmek muhakkak ki lazım. Birde ilimle amel etmenin başka boyutu var. Şimdi o konuyu ele alalım. Diyelim ki, dini değil de dünyevî ilim tahsil ettik, bu ilmin ameli olmaz mı? Buna cevap verebilmek için amelin ne anlama geldiğine bir bakalım. Amel, kelime manası olarak; yapılan iş, çalışma, bir emri veya vazifeyi yerine getirme anlamına gelir. Dini bakımdan manası ise; insanın bu dünyada ahireti ilgilendiren konularda yapmış olduğu davranışlar demektir. Zaten yapılan her işi ahirette karşılığı ne olur diye düşünerek yaparsak, yaptığımız o iş ibadet sayılmaz mı?
Bir kişi okusa, öğretmen olsa, bu kişinin ilmiyle amel etme gibi bir sorumluluğu yokmudur? Yetiştirdiği öğrencilere milli eğitim müfredatındaki dersleri öğretmekle mükellef olduğu kadar, öğrencilerine öğrendikleri bu ilimleri insanlığın menfaatine, ülkenin menfaatine, Müslümanların menfaatine kullanmaları gerektiğini, hakk ve hakikat ile hareket etmeleri gerektiğini öğretmekle mükellef değimlidir? Bu şekilde davranması ilmiyle amel etmesi anlamına gelmez mi? Aksi bir davranış sergilerse, bunun vebali yokmudur?
Bir kişi okusa hakim olsa, kişinin ilmiyle amel etme gibi bir sorumluluğu yokmudur? Verdiği hükümlerde haklı kim, haksız kim diye çok titiz bir inceleme ve araştırma yapmakla mükellef değimlidir? Her zaman haklının yanında olması ve daima haksızlığın karşısında olması gerekmez mi? Bu şekilde hareket etmesi ilmiyle amel etmesi anlamına gelmez mi? Haklının hakkını savunma yerine, bir meşrebin, bir mezhebin yada bir sivil toplum kuruluşunun menfaatini önde tutarak hareket etmesi düşünülebilirmi? Böyle davrandığı takdirde bu davranışının bir vebali yokmudur?
Bu örnekleri dahada çoğaltabiliriz. İşin özü her konuda her alanda ilim sahibi olan ve bu ilim sayesinde makam ve mevki sahibi olmuş kişiler ilmiyle amel ederken sadece dünyevi menfaatleri göz önünde bulundurmayarak, bunun ahirette de bir karşılığı olacağını akıldan çıkarmadan hareket etmelidir. Her konuda Allah’ın (c.c.) rızasını ön planda tutmalıdır. Sanki Allah’ı (c.c.) görüyor gibi hareket etmelidir. Zira onlar Allah’ı (c.c.) görmeseler de Allah (c.c.) onları görüyor. Şu ayeti kerimeyi akıldan çıkarmamak gerekir. “Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. Bütün işler O'na döndürülür. Öyleyse O'na kulluk et, O'na güven. Rabbin, yaptıklarınızdan habersiz değildir. ( Hud Suresi 123. ayet)
Rabbim cümlemizi bütün işlerin O’na döndürüleceğini bilerek hareket eden bahtiyar kullarından eylesin. Amin… 01/03/2014 - Muammer Yeşiltepe
Rabbim cümlemizi bütün işlerin O’na döndürüleceğini bilerek hareket eden bahtiyar kullarından eylesin. Amin… 01/03/2014 - Muammer Yeşiltepe