24 Nis 2014

Her şehrin kendine has bir yapısı vardır. Tarihiyle, coğrafi konumuyla, ekonomik durumuyla veya kültürel yapısı ile farklı bir yere sahiptir şehirler. İçinde yaşayanların çoğu zaman farkında olamadıkları bir akışı vardır onların. Herkese ve her kesime ayrı bir dünya sunarlar. Ancak,  İstanbul başka. Bu şehir Peygamberin kutlu müjdesine nail olmuş bir şehir.
Toprağını şereflendiren Ebu Eyyüb-el Ensari’lerin, Fatih Sultan Mehmet’lerin şehri. Mekke ve Medine’nin, Şam’ın, Kudüs’ün, Diyarbakır’ın kardeşi şehir. Tarihiyle ve misyonuyla bütün mazlumların gözlediği bir şehir. Gazze’nin yetimleri, Ramallah’ın öksüzleri bu şehri izliyor ve Suriye’nin mağdurları bu şehirde besleniyor. Bütün şehirlerin akın akın geldiği ve burada hayat bulduğu bir şehir bu şehir. Bir çok medeniyete ev sahipliği yapan İstanbul bir İmparatorluklar şehridir. Tarihin bütün yükünü bir emanet gibi sırtında taşıyan bu topraklar, Türkiye’nin özeti ve Türkiye’nin umududur. 81 İl bayrağının dalgalandığı bir ildir bu il. Her an elde, dilde ve kulaktadır bu şehir. Fatihin emaneti olan bu şehir heybesinde ve kınında rahmet taşıyan aziz bir şehirdir. Tarihin yeniden yazıldığı, çağların kapanıp çağların açıldığı, nice asırları geride bırakan, nice baharları geçen, nice ömürleri tüketen bu şehir canlı gibidir. Dünya üzerinde bir çok ülke gezdim. Bir çok tarihi ve modern yerler temaşa ettim. Roma’sından Kızıl Meydan’ına, Paris’inden, Venedik’ine.  İstanbul gibisini görmedim. İnsan gibi kalp atışları vardır bu şehrin. Sokaklarında nabzını hissedersiniz. Caddelerinde ruhunu görürsünüz. Her yanı tarih kokan bu şehir dosta umut, düşmana korku salar. Yaşamadan anlamak zordur bu şehri. Ömrümün üçte ikisini geçirdiğim bu şehir, doğduğum değil ama doyduğum bir şehir. Şairlere ilham kaynağı olmakla kalmaz, aynı zamanda içinde hissederek yaşayanları da, hasretiyle gurbet elde bulunanları da şair yapar. İçinde doymakla kalmamış, doyarken de kendine ve halkına hizmet etme şansını yakaladım bu şehirde şiirler yazdım ona birikmiş duygularımla. Onunla ağladım kederlerime ve onunla sevindim mutluluklarıma. Kahkahalarımla birlikte gözyaşlarımı da saklar gizli sandıklarında. Kimsesizliğimi onunla giderdim. Dertlerimi ona açtım ve onunla dost oldum uzun yıllar. Görkemli Ayasofya, narin Sultanahmet, gizemli Kızkulesi, altın boynuz haliç, doyumsuz boğaz, şehri üstünde taşıyan yedi tepe, koynundaki adalar, Peygamber dostunun ebedi ikametgahı Eyüp ve daha yüzlerce mekanıyla bir efsane olan bu şehirde güne başlamak fani olan bu dünyada tadılabilecek en güzel hazlardan biridir. Belki yoğun geçen bir hayat içerisinde pek fazla hissetmezsiniz bu şehri. Her hangi bir sebeple ayrılacak olsanız kısa zamanda özlersiniz buraları. Ayrılırken sizi en son yolcu eden ve gelince ilk önce karşılayan odur. İnsanı cezbeden farklı bir yapısı vardır bu şehrin. Memleketin en ücra köşesinde, yoğunluktan uzak, doğa ile iç içe yaşarken bile sizi buralara çeken bir şey vardır çözemezsiniz. Bir kere bu şehrin havasını solumuşsanız bir daha ondan kurtulmanız mümkün değildir. Bir sır mı desem, bir büyü mü desem, bir bağ mı desem bilemiyorum. Bildiğim bir şey vardır o da bu şehrin sevdasıdır. Sevgilinizle kol kola gezerken, babanızla birlikte caddelerinde tur atarken, arkadaşlarına Eminönü’nde balık ekmek ısmarlarken, rüzgarlara karışan ezan seslerini dinlerken, sabah veya akşam trafiğinde işine veya evine yetişmek için çile çekerken başka bir sevda vardır içinizde bu şehre karşı. Ondan şikayeti yine ona yaparsınız ama bir türlü kırılmazsınız ve kopmak istemezsiniz.         Rabbim seni korusun…
    İnce ve alımlısın sevgilimsin İstanbul
     Mahşere dek yanacak kandilimsin İstanbul

                                                                     Kamil çakır  23 / 04 2014

İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *

Ziyaretciler

Günün Hadis-i Şerifi

Geçmiş Yazılar